şüphe uyandırmadan işi bitirmek adına bu numarayı sadece bir kere arayabilirdim. | Open Subtitles | لديّ فرصةٌ واحدة لإستخدام ذلك الرقم، بدون إثارة أيّة شبهات |
Varlığımı bir sır olarak sakladığın için br şüphe bırakmayacağım. | Open Subtitles | وبما أنك أبقيت دائمًا وجودي سرًا فلن يكون هناك أية شبهات |
şüphe uyandırmadan kendi hesabından 67,547 avro çekeceksin. | Open Subtitles | سبعة وستون ألفًا وخمسمئة وسبعة وأربعون من حسابك دون أن تثير أي شبهات. |
Kamptan sessizce çıktık ki şüphe çekmeyelim diye. | Open Subtitles | لقد تجمع رجالنا الذين سيغادرون المخيم كي لا نثير أي شبهات |
Garcia'ya göre çalıştığı bankada herhangi bir sahtekarlık yokmuş, mali durumunda da şüphe uyandıran bir şey yok. | Open Subtitles | وفقاً لغارسيا، لا أدلة علي وجود نشاط مشبوه في البنك الذي عملت فيه و لا شبهات حول مواردها المالية |
Hep şüphe vardı, hiç delil yoktu. | Open Subtitles | -تخمين متعلم دائماً كان هناك شبهات ولكن دون دليل |
Gerçekten de, Baronun serzenişi bir çok ortak şüphe ortaya çıkarmasına ve daha sonra çürütülmüş bir takım ihbarlara neden olsa da muhtemel suçluya yönelik hiç bir somut delil ortaya çıkmamıştı. | Open Subtitles | بالفعل، لم يتم العثور على أي دليل يقود للمجرم رغم أن اتهام البارون قد أدى إلى شبهات مبتادلة و حتى أحياناً إلى محاولات للاتهام |
Tabii. Hiç şüphe uyandırmaz. | Open Subtitles | بالتأكيد، فلن يثير هذا أيّة شبهات |
İçki kaçakçıları için bunun gibi saygıdeğer görünümlü, 1941 Ford Business Coupe gibi araçlar polisin yanından geçerken şüphe çekmemek için avantajlıdır. | Open Subtitles | سيارات مهربّي الويسكي المفضلة كانت سياراتٌ كهذه، جليلة الهيئة (فورد بزنيس كوبيه) من عام 1941 والتي لن تُثير أي شبهات لدورية شرطة عابرة |