Düşününce, bir taraftan rahatladım gibi çünkü, biliyorsun, bundan yakamı kurtarıyordum.. | Open Subtitles | ومن جهة اخرى، شعرت بالارتياح لأنني كنت اتمادي كما يحلو لي |
Açıkçası kral olmayacağımı öğrendiğimde rahatladım. | Open Subtitles | بصراحة، شعرت بالارتياح لمعرفة أني لن أصبح ملكاً. |
Sonrasında rahatladım. | Open Subtitles | شعرت بالارتياح بعد ذلك |
O karar benim adıma verilince çok rahatlamıştım. | Open Subtitles | شعرت بالارتياح بحيث تم اتخاذ قرار بالنسبة لي. |
Bunu duyduğumda, oldukça rahatlamıştım. | TED | الآن عندما سمعت هذا، شعرت بالارتياح. |
Ama ne kadar güçlü olduğunu öğrendiğim zaman oldukça rahatlamıştım. | Open Subtitles | لكن عندما علمت مدى قوّتك شعرت بالارتياح |
Bunu duymak rahatladım. | Open Subtitles | لقد شعرت بالارتياح لسماع هذا |
Jamie ve Murtagh'ın serbest bırakılmış olduklarını duyunca rahatladım. | Open Subtitles | شعرت بالارتياح لسماع (عن إطلاق سراح (جايمي) و(مورتاه |
Bir bölüm rahatladım. | Open Subtitles | شعرت بالارتياح جزء مني. |
rahatladım. | Open Subtitles | شعرت بالارتياح |
Glen, birkaç gün sonra Kızgın Kutu'dan çıktığında, rahatlamıştım. | Open Subtitles | شعرت بالارتياح لبضعة أيام عندما خرج (غلين) من القفص |
Ne? Bir bakıma, rahatlamıştım. | Open Subtitles | بطريقه ما شعرت بالارتياح |
Ama öte yandan, bittiği için rahatlamıştım. | Open Subtitles | ولكن إلى حد ما شعرت بالارتياح |
Heather kriz geçirdiğinde neredeyse rahatlamıştım. Bilirsin işte, bahanem olmuştu. | Open Subtitles | شعرت بالارتياح تقريبا حين انهارت (هيذر) لذا كما تعلم، كان لديّ عذر |
rahatlamıştım. | Open Subtitles | شعرت بالارتياح |