"شفتيه" - Translation from Arabic to Turkish

• dudaklarını
• dudakları
• dudaklarında
• dudaklarına
• dudak
• ağzından
• dudağını
• Dudaklarından
• ağzında
• dudağının

Bana bir ajanın her zaman dudaklarını ıslak tutmasını ve bir şey içmeden önce belirtileri beklemesi gerektiğini öğretmiştin.
علمتني ذات مرة أن العميل في مهمة عليه أولاً أن يبلل شفتيه وينتظر الأعراض قبل أن يشرب أي شيء

Hayalarını keser ağzına sokup, dudaklarını dikerdik.
ونقطع خصيتيه نضع بعضها في فمه نخيط شفتيه ، ونتركه يرقد على السرير

Kocanız için koyu bir ton seçersek, dudakları belirginleşir.
مع قناع الألوان الذي على وجه زوجك شفتيه ستكون بارزة

Ne dudaklarında susuzluğun yakıcı öpücüğünü soğutabildi, ne de güneşin yakıcı öfkesini gölgeleyebildi.
فإنه لم يتمكن من تبريد القبله الملتهبه للظمأ على شفتيه و لا إستطاع أن يستظل من حرارة الشمس اللافحه

Sen yokken adını onun dudaklarına yazdım.
عندما رحلت أنت فقد دأبت على جعل إسمك يتردد دائما من شفتيه

Bay Puniverse şişko bir dudak istiyor.
بطل كمال الأجسام يود أن تسدد .إليه لكمة في شفتيه

Ve onu yok etmenin yolunu, kendi ağzından öğreneceğim.
و ربما سأتعلم من شفتيه الطريق إلى تدميره

Dün gece Vicky Pevelapola seni park yerinde onun dudaklarını emerken görmüş
الليلة الماضية ، فيكي بافالوبوليس رأتك تقبلي شفتيه

Onun için Amerikan İngilizce'si konuşabilmek, ve onun dudaklarını öpmek istiyorum.
إنه يستطيع تحدث الأمريكية أريد أن أقبل شفتيه

dudaklarını oynatmadan okuyamayan biri için bayağı büyük laflar.
حسنا، تلك كلمة كبيرة جدا لرجل لا يستطيع القراءة دون تحريك شفتيه

İyi de sonunda dudaklarını bilerek mi böyle yapmış?
ولكن قال انه محفظة شفتيه في النهاية وتذهب مثل ذلك؟

Onun ve başka bir yalnızın dudaklarını jiletle kesip birbirleriyle öpüşmeleri için zorladık.
قمنا بجرح شفتيه بمشرط و شفتي "وحيد" أخر ايضاً وأجبرناهم علي تبادل القبلات

Buz dilden hep nefret ederdim. Bazen de dudakları yağIı olurdu.
لقد كرهت دوما الثلج وقد بدت شفتيه زلقه جدا.

"dudakları sussa parmak uçları konuşur.
ان كانت شفتيه صامتتان فإنه يتحدث من رؤوس أصابعه

Ama dudakları onun dudaklarına değdiğinde, bu tasarlanmıştır.
ولكن حينما تتلذذ شفتيه بشفاها فهذه لحظةٌ تاريخية

Ne dudaklarında susuzluğun yakıcı öpücüğünü soğutabildi ne de güneşin yakıcı öfkesini gölgeleyebildi.
فإنه لم يتمكن من تبريد القبله الملتهبه للظمأ على شفتيه و لا إستطاع أن يستظل من حرارة الشمس اللافحه

Bu kez dudaklarında çinko beyazı krem yok.
اليوم لايوجد كريم الزنك الأبيض حول شفتيه

Yanına gidip, üzerine eğildim... kulağımı dudaklarına dayadım.
نهضت وانحنيت عليه كانت أذني بعيدة شبر واحد عن شفتيه.

Joel lisedeyken trompet çalıyormuş yani dudak ve elleri iyi iş yapıyor.
عزف "جول" على البوق في الثانوية لذا هو بارع في استخدام شفتيه ويديه

Belki de o asla yitirmediğin soğukkanlılığın, seni hiç sevmediğini Michael Garfield'ın kendi ağzından duyduğunda sarsılmaya başlayabilir.
ربما هدوئك المطلق سوف يهتز الان عندما تسمعين من شفتيه ,ان مايكل جارفيلد لم يحبك ابدا

Tankın içindeyken kriz geçirmiş olmalı... kriz sırasında dudağını ısırmış olmalı.
لا بد انه تعرض لنوبة بينما كان في المستوعب. وعض شفتيه بينما كان متشنجا أنها بالتأكيد حالة جسدية.

Ve Mark adında bir çocuğu öpmek zorunda kaldım. Hem de Dudaklarından.
وكان لا بدّ أن أقبّل هذا الرجل الذي يُدعي مارك علي شفتيه.

Acı ve nefret gözlerinden okunur. Arılar ağzında uçuşur.
الأسى والكراهية تملأ عينيه النحل يطن عند شفتيه

Elimi saçında gezdirişimi ve parmak ucumla dudağının buluşması.
"كيف مررّت يدي في شعره ومررّت أصبعي على شفتيه"