Senin yerinde olsam, muhtemelen ben de aynı şeyi söylerdim ve milyonda 999.999 kez haklı olurdum. | Open Subtitles | لو كنت أجلس بمكانك لكنت قلت نفس الكلام وبنسبة 999,999 من بين 1000000 حالة فأنت صائب |
Yaptığım şeyin Yanlış olması, senin doğru yaptığını göstermez. Hayır, asla doğru demedim. | Open Subtitles | عندما افعل شيء سيء , فهذا لا يعني ان ما تفعله امرٌ صائب |
Sözleşme veya sözleşme olmadan birikimimizin yarısını götürmek adil değil. | Open Subtitles | .. بـوجود عقـد أو دونـه مـا زال الأمـر غير صائب بأن تـقطع بـعض مـدخـراتـنا |
- Frank ile senin vardiyanızda çalışsın diye. - Çok iyi bir fikir. | Open Subtitles | ـ وان اراعيكما في المناوبات ـ هذا تفكير صائب |
İşini bile gerektiği gibi doğru düzgün yapamıyorsun. | Open Subtitles | لا يمكنك القيام بعملك علي شكل صائب ولا يبدو كلامك منطقياً |
Geçmişe baktığımda, Christopher'ı suçlu bulmama kararı çok mantıklı geliyor. | TED | في وقت لاحق، قرار عدم رمي الكتاب في وجه كريستوفر قرار صائب. |
Çünkü bu sefer doğru bir cevap yokmuş gibi geliyor. | Open Subtitles | لأنّ هذه المرّة، يبدو وكأنّه لا يُوجد هناك خيار صائب. |
Bu çok akıllıca. Tek istediğim bir şeyi teslim etmen. | Open Subtitles | هذا قرار صائب أيها السيد كل ما عليك أن توصل غرض إلى أحدهم. |
Unutmamalısın ki haklı bir sebep için hayatını feda etmekten büyük bir şeref yoktur. | Open Subtitles | ولكن يجب أن تتذكّر أنّ ما من مجدٍ أعظم من أن تبذُل حياتك في سبيل هدفٍ صائب. |
O da haklı olarak tabii. | Open Subtitles | كما توقعت أنكِ غالبًا جائعة، توقع صائب أيضًا |
Ama Tanrı onu bize saltanatımın haklı ve doğru olduğunu göstermek için getirdi. | Open Subtitles | لكن الرب أحضره إلينا لنظهر أن حكمي صائب وصحيح. |
Yani şimdilik, gördüğünüz, duyduğunuz ve ekranda okuduğunuz her şey size milyarlarca kez yapılan bir "doğru" yada "Yanlış" seçiminin sonucu olarak ulaşıyor. | TED | لذا حتى الآن، كل ما ترى، تسمع، وتقرأ من خلال شاشتك يأتي كنتيجة لخيار بسيط وهو "صائب" أو "خاطئ" ، تتكرر مليارات المرات. |
Ama yaptığın şeyin Yanlış olması, ...hayatından vazgeçmenin doğru olduğu anlamına gelmez. | Open Subtitles | فقط لان ما حدث كان خطأ لا يعني ان استسلامك لباقي حياتك امر صائب |
adil davranamayan, iyi ve güzel olmayan duygular. | Open Subtitles | الذي لا يبدو حقاً عادل أو صائب أو جيد |
Dünya adil bir yer değil. | Open Subtitles | حسناً، العالم لايعمل وفقاً لما هو صائب. |
- Onu içeri sokmak iyi fikir değildi, patron. | Open Subtitles | كان قرار غير صائب بإرسالها إلى الداخل، أيها الرئيس. |
Şu anda insanları bize karşı olmalarını sağlamanın iyi bir fikir olduğunu mu sanıyorsun? | Open Subtitles | هل تظنين حقاً إن قلب الناس علينا وإنكار جهودنا هو أمر صائب الآن؟ |
- Tamam. Yanınıza bir uğrayıp bugün düzgün bir şey yapabilir miyim diye bakayım dedim. | Open Subtitles | فكرتُ أن آتي إليكم لأرى إن كنتُ أستطيع القيام بشيءٍ صائب اليوم |
Hayır. İkisi de şu anda mantıklı düşünemiyor. | Open Subtitles | كلاّ، ليس بإمكان أحدهما التفكير بشكل صائب حالياً. |
Hiç doğru bir şey yapamıyorum, değil mi? | Open Subtitles | لا يمكنني فعل شيء صائب بعد ذلك ، أليس كذلك ؟ |
Sence ailenle takılmak akıllıca mı? | Open Subtitles | هل تعتقدين انه تصرف صائب ان اقوم بقضاء الوقت معك ومع ابويك |
Bunu yapamam. Yalan söyleyen biri için "True"yu çalamam. | Open Subtitles | هذا خاطئ لن أعزف "صائب" لشخص مخطئ |
Ama niyet benim için doğru olanı yapacak cesaretim var. | Open Subtitles | لكن الآن لدي الشجاعة لاقوم بما هو صائب بالنسبة لي |
Daha önce doğru yaptığı diğer şeyler için... ve tek yanlışında onu terk etmek istemedim | Open Subtitles | إجلالاً لكل شئ صائب فعله بحياتنا و ألا أهجره بسبب الخطأ الوحيد الذي إرتكبه |