Çocukken, babamla berbere gittiğimizi hatırlayabiliyorum. | TED | يمكنني تذكر الذهاب إلى صالون الحلاقة كطفل مع والدي. |
Mario, berbere dön. Sonra bitiririz. | Open Subtitles | ماريو ، عد إلى صالون الحلاقة وسننهي هذا لاحقاً |
Bu kuaför, bu da sperm bankası. | Open Subtitles | هذا هو صالون الحلاقة وهذا هو بنك المنى, حسناً؟ |
berberde yüksek tansiyon hakkında birçok sohbet edilirdi. | TED | هناك الكثير من الأحاديث حول ارتفاع ضغط الدم في صالون الحلاقة. |
Ne yani, Berberdeki taraklar gibi onu da içinde mi tutacağız? | Open Subtitles | ماذا ، هل سنقوم بنقعها مثل أمشاط صالون الحلاقة. |
Bunun kısmen kanundışı olanları vardır, mesela hücrenizi Berber dükkanına çevirirsiniz. | TED | هناك نوع من النشاطات الغير قانونية، مثل إدارة صالون الحلاقة خارج زنزانتك. |
Ama duyguların şiddeti, az kalsın bugün berber dükkanında vakayı mahvediyordu. | Open Subtitles | لكن العواطف الشديدة كادت تقضي على هذه القضية في صالون الحلاقة... |
"Neden?" diye sızlanmaya başladıklarında onlara berber dükkanındaki Luke Cage'e dert yanmalarını söyleyin. | Open Subtitles | وعندما يبدؤون البكاء متسائلين,"لم"؟ قولوا لهم أن يذهبوا لمحادثة"لوك كيج" في صالون الحلاقة. |
Ama bu içgüdü belki de beni berbere kilitleyen, ...kurtulmamı engelleyen ve ileri adımlar atmamı istemeyen aynı içgüdü idi. | Open Subtitles | ولكن ربما هذا هو سبب بقائي في صالون الحلاقة وكأنني واقف على المخرج عاجزاً عن الهروب. |
berbere götürüyordum tabii ki. Saçlarımı kestirecektim. | Open Subtitles | كنت سأقودهم إلى صالون الحلاقة حقاً كنت أريد قصّ شعري |
Daima berbere gitmek için ısrar ederdi. | Open Subtitles | كان يصر دائماً على الذهاب إلى صالون الحلاقة |
İçki dükkanı, kuaför, sperm bankası. | Open Subtitles | متجر المشروبات الكحولية, صالون الحلاقة بنك المنى, أي أسئلة؟ |
Bu da hemen yanındaki kuaför olsun. | Open Subtitles | وهذا هو صالون الحلاقة المجوار له تماماً |
"kuaför, geç kalma, Sekizinci Bölgede bekliyorum." | Open Subtitles | يطرقون على الباب ,صالون الحلاقة ، لا تتأخري منتظرا" فهي تنتظر في القسم الثامن." |
Bazen berberde, yüksek tansiyon yeterince dikkate alınmadığında ne gibi problemler yaratacağı hakkında konuşuluyordu. | TED | في بعض الأحيان، تلك المحادثات في صالون الحلاقة تكون حول ماذا يجري عندما ارتفاع ضغط الدم لا يتم علاجه بطريقة مناسبة. |
Fakat berberde yüksek tansiyonu konuşmaktan daha fazlasını yapabilirsiniz. | TED | لكن يمكنكم القيام بأكثر من مجرد الحديث حول ارتفاع ضغط الدم في صالون الحلاقة. |
berberde korumaya çalıştığınız çocuk... | Open Subtitles | --الصبي الذي كنت تحاول حمايته في صالون الحلاقة |
Merak etme. Berberdeki şu adamlarla bir görüşme ayarlarım. | Open Subtitles | لاتقلق، سأُعِدُ لقاءً مع هولاء القوم في صالون الحلاقة |
- Berberdeki kadını tanıyor musunuz? | Open Subtitles | - تعلم ؟ أن صالون الحلاقة مقسم لأربعة |
Biz, Shameek'i öldüren ve Berber dükkanına ateş edenlerin peşindeyiz. | Open Subtitles | بل نسعى خلف قاتلي"شاميك" ومن أطلقوا على صالون الحلاقة. |
Babalık, Berber dükkanına adım atan herkesteki parıltıyı görürdü. | Open Subtitles | لقد رأى"بوب"الخير في كل من أتى إلى صالون الحلاقة. |
Berber dükkanına yakınız. | Open Subtitles | إننا قرب صالون الحلاقة. |
Telefonumu kaybettim berber dükkanında. | Open Subtitles | لقد أضعت هاتفي في صالون الحلاقة. |
Sen şu berber dükkanındaki bela herifsin. | Open Subtitles | انت الذي تأذيت في صالون الحلاقة. |