Böylece içerisinde çok küçük bulaşık teli parçaları olan asfalt elde edersiniz. | TED | حينها سنحصل على إسفلت يحتوي على قطع صغيرة من سلك الغسيل داخله |
10 küçük makarna kasesi ve her birinin üzerinde değişik bir spagetti sosu. | TED | عشرة أطباق صغيرة من المكرونة, كل طبق مضافا إليه نوع مختلف من الصلصة. |
Ortaklarımızın yaptığı şey beyin dokusunun küçük parçalarını hayal etmekti. | TED | وما فعله مساعدونا هو رسم أجزاء صغيرة من نسيج دماغي. |
Koloniyi öldürmüyoruz, sadece yüzeyinden merkeze girip ufak bir örnek alıyoruz. | TED | نحن لسنا مستعمرة قتل: نحن نأخذ عينة اساسية صغيرة من الأعلى. |
ufak bir kil parçasından yapılan Kara Sinema Evi'nin daha büyük bir kil parçasına dönüşmesi gerekti: benim atölyem. | TED | كان على بيت السينما السوداء، الذي أنشىء من قطعة صغيرة من الطين، أن يكبُر إلى قطعة كبيرة من الطين، وهو الآن معملي. |
Eğer bu bir okyanus gezegeniyse ve biz sadece küçük bir azınlıksak bu insanoğlunun düşündüğü bir çok şeye müdahele ediyor. | TED | اذا كان هذا كوكب محيط ولدينا فقط أقلية صغيرة من هذا الكوكب، انه فقط يتعارض مع الكثير من ما تعتقده الانسانية. |
ve kümeler oluşturmaz. 1907 yılında, Doktorlar küçük miktarlardaki kanı nakletmeden önce | TED | بحلول عام 1907، كان الأطباء يمزجون كمياتٍ صغيرة من الدم قُبيل نقله. |
Bunu, şans topu için küçük bir kıza saldıran adam mı söylüyor? | Open Subtitles | أنت تقول هذا يا من كنت تطارد طفلة صغيرة من أجل كرة؟ |
Komutam altındaki yüzkaraları birliği olarak binen küçük seçkin grup | Open Subtitles | أنا قائد وحدة صغيرة من النخبة ، معروفة بالخروف الأسود |
Bu paranın küçük bir miktarı. ...bu projeyi ayakta tutmaya yeterli olacaktır. | Open Subtitles | كمية صغيرة من هذا المال تكون كافيه لإبقاء المشروع واقفا على قدميه |
Birkaç mil ilerde sığınabilecekleri bir yer var: küçük bir ağaçlık. | Open Subtitles | يوجد ملجأ على بعد اميال قليلة غابة صغيرة من الأشجار الخشبية |
İki koridor ilerde küçük bir grup çoğalıcı sizin tarafınıza geliyorlar. | Open Subtitles | هناك مجموعة صغيرة من الرليكيتورز على بعد ممرين, يتجهون في طريقكم |
nasıl olduysa aynı sosyal görüşte olan çok zengin insanlardan oluşan küçük bir gruptan seçim yapmak durumunda kaldınız | Open Subtitles | لكن قبل أن تنتبه للامر, بطريقةٍ ما, تجد نفسك مضطرا للإخْتياَر من بين مجموعةٍ صغيرة من فاحشي الثراء الذين |
Harenmahkeester adında küçük bir köyde büyürken bir kayıt cihazı buldum. | Open Subtitles | نشأت في قرية صغيرة من هيرنماكيستر وجدت آلة لأكثر من صوت |
küçük bir yudum bira boğazımdan geçti ama burada, Peygamber'in adı üzerine "sallallahu aleyhi ve sellem" yaşıyor, tamam mı? | Open Subtitles | رشفة صغيرة من بيرة شاحبة قديمة تعبر شفاهي لكن هنا، هنا بإسم النبي صلى الله عليه وسلم الله موجود، حسناً؟ |
Yoklukta, küçük enerji paketçikleri, çok çok hızlı, görünür ve kaybolur. | Open Subtitles | في الفراغ، رزمة صغيرة من الطاقة تظهر وتختفي بسرعة شديدة جدا. |
Fakat burnunuzun en gerisinde, ufak bir deri parçası bulunduğu olfaktör epitel adı verilen bir bölge vardır. Bu bölge kokladığınız her şeyin anahtarıdır. | TED | ولكن في أقصى مؤخرة أنفك توجد المنطقة التي تدعى بالظهارة الشمية قطعة صغيرة من الجلد والتي تحتوي على مفتاح كل شيء تشمه. |
Ve böylece, sonuç olarak, size aktarmak istediğim dersim, buydu. Bir de "küçük Prens" ten ufak bir alıntı yapmak istiyorum. | TED | و هكذا, كاستنتاج, درسي الذي أود أن أنقله لكم, كان هذا هاهنا. و أنا سأقوم بسرقة حكمة صغيرة من "الأمير الصغير." |
Bugün yolculuğa çıkacağımız alan zenginliği ve içerdiği harikalıklar hakkında size Biraz fikir ve heyecan vermesi için bu özel yerlerin küçük bir örneği. | TED | سنذهب اليوم في رحلة لنماذج صغيرة من بعض هذه المناطق الخاصة لإعطائكم فكرة عن طعم الغنى والجمال الذي تحويه |
Beyne az bir miktar voltaj veriyorsunuz, o kadar az ki hissetmiyorsunuz bile ama gözlemlenebilen bir etkisi var. | TED | يتم إدخال كمية صغيرة من الجهد الكهربي إلى المخ، صغيرة جدًّا بحيث لا تشعر بها عادةً، ولكن لها تأثير جدير بالاعتبار. |
minicik bir kutu köpek maması için mi? Dostumuz Skippy'nin aç kalmasını istemezsin, değil mi? | Open Subtitles | هيا يا عزيزي, فقط علبة صغيرة من طعام الكلاب يبدو انك لا تريدني أن يجوع احد من هؤلاء, اليس كذلك؟ |
Havadaki akustik titreşimler, havadaki minik enerji dalgaları kulak zarımızı gıdıklar. | TED | إنها اهتزازات صوتية في الهواء , موجات صغيرة من الطاقة في الهواء تدغدغ طبلة أذننا. |
Geçen otuz yılda, bu çalışma az sayıda proteini ve görece az örneği genellikle tek bir yerde test etti. | TED | في الثلاثين سنة الماضية، اختبرت هذه الدراسات مجموعة صغيرة من البروتينات في عينات قليلة نسبياً وعادةً في موقع واحد |
Sonrasında mikroskopla baktığımızda ufacık bir zehir damlası görebiliriz. | TED | ثم تحت المجهر نستطيع أن نرى ظهور قطرة صغيرة من السم. |