Bu sabahın ilk saatlerinde başka bir koya bakmaya gittim ve suda bir yetişkinle oynayan iki küçük yavru buldum. | Open Subtitles | ذهبتُ لأستطلع في خليج صغيرِ آخرِ في هذا الصباح الباكر و وجدتُ جروين صغيرين يلعبان في الماء مع بالغِ واحد. |
Çünkü küçük bir kas parçasının üzerine kocaman bir sinir koyuyoruz. | TED | لأننا نزرع عصباً كبيراً في جزءِ صغيرِ من العضلات. |
Birinin ses örnekleri ve titreşimi küçük bir ses alıcı banda kaydediliyor. | Open Subtitles | أنماط ورنين صوتِ اشخاص ما مخزنة علي شريط شفهيِ صغيرِ موقع. |
küçük bir bölüm hariç. Kehanet sadece saçmalık. | Open Subtitles | ماعدا جزء صغيرِ واحد النبوءة باقة من التفاهة |
Ben'le beraber küçük ve samimi bir tören düşünüyorduk. | Open Subtitles | بن وأنا كُنْتُ أَعتقدُ شيءِ صغيرِ وعميقِ. |
Bence küçük işlerle başlamalıyız. | Open Subtitles | أعتقد أننا يَجِبُ أَنْ نَبْدأَ بشيءِ صغيرِ. |
küçük bozuk herif. bütün bunlar onun suçu! | Open Subtitles | هذا تعطيل غبى صغيرِ كل هذا بسببه |
Bildiğiniz gibi bu akşam için küçük bir meteor yağmuru düzenledim. | Open Subtitles | رتّبتُ a دُش نيزكِ صغيرِ لترفيهِنا هذا المساء. |
Çok küçük bir genom ölçüsüne sahip ve bağışıklık sistemi yok denecek kadar az. | Open Subtitles | لَهُ a حجم مورّثِ صغيرِ وتقريباً لا نظامَ مناعة. |
Ancak, madde Kevlar'a benzer sıkı dokunmuş fiberden oluşuyor, bu da demek oluyor ki küçük ve keskin birşey onu delebilir, iyi uçlu bir trinyum oku mesela. | Open Subtitles | على أية حال، المادّة المتكون منها أليافه * المتماسكه مشابه للـ * كيفلار من ما يعنى أن شئ صغيرِ وحادِّ يَجِبُ أَنْ يَكُونَ قادر على إختِراقه مثل قذيفه الـ * ترينيوم * الدقيقه |
küçük bir şey, çok küçük bir şey. | Open Subtitles | شيء صغير مثل شيءِ صغيرِ جداً |
Daha küçük bir şey. | Open Subtitles | . شيئاً ما صغيرِ |