küçük, değersiz, bok beyinliler her yerde aynı. | Open Subtitles | أدمغةِ مثل قاذورات حمارِ صَغيرِ في كل مكان. |
Saksıyı çizmek için küçük bir kalem harcadım. | Open Subtitles | قايضته برسمة بقلمِ رصاص صَغيرِ للأصيص الواحد |
Ahırın yanındaki ağacın üzerinde küçük bir ağaç evi bile var. | Open Subtitles | وهناك حتى طريق صعوداً ببيتِ شجرةِ صَغيرِ لطيفِ في الحضيرةِ |
Eh sadece sörf tahtamı, biramı ve kardeşimi koyduğum küçük bir sörf kulübesi. | Open Subtitles | انه فقط كوخ أمواجِ صَغيرِ حيث أَحتفظ بلوح التزحلق وبيرتَي وأَخَّي |
Sana içinde şampuan, lavanta, deodorant, tonik olan ...küçük bir hediye kutusu getirdim ki gerçekten bunun ne olduğunu bilmiyorum, sırf annem tavsiye etti diye getirdim. | Open Subtitles | واحضرت لكي صندوق هديةِ صَغيرِ مع شامبو وبالحقيقه لا أعرف ماهو لكن أمَّي إقترحتْها. |
Garsonlar kendi aralarında küçük bir bahse girdiler de. | Open Subtitles | الموافقة، النوادل عِنْدَهُمْ a ذِهاب بركةِ صَغيرِ. |
küçük bir konuda emin olamıyorum. | Open Subtitles | هناك أمر غير واضحُ شيءِ صَغيرِ واحد. |
Buradan kalan onurumla beraber ayrılıyorum Oh, hayır, ayakkabılarında küçük çanlar var. | Open Subtitles | أَتْركُ هنا مَع ما تبقّى مِنْ كرامتي. [أجراس تُجلجلُ] أوه، لا، هو يُحْصَلُ على صَغيرِ الأجراس على أحذيتِه. |
Üzerine küçük bir köpek çizmişsin. | Open Subtitles | صَبغتَ a حقّ كلبِ صَغيرِ عليه. |
Bu, küçük bir bıçak kesiği değilmiş. | Open Subtitles | هذا ما كَانَ a فرض سكينِ صَغيرِ. |
Zengin değilsin... seni küçük saksağan. | Open Subtitles | أنت لَسْتَ غنيَ... أنت أحمق صَغيرِ محظوظِ... . |
- küçük bir estetik ameliyat. | Open Subtitles | -مصعد وجهِ صَغيرِ. |