Çocuk sekiz yaşlarındaydı. Şort giyiyor ve çok büyük bir sırt çantası taşıyordu. | Open Subtitles | يبدو في الثامنة من عمره، يلبس سروالا قصيرا ويحمل حقيبة ضخمة على ظهره |
Antik kenti bulma amacıyla Schliemann tepeliğin tabanına kadar çok büyük bir kazı gerçekleştirdi. | TED | ولشغف شليمان بإيجاد المدينة القديمة، تفقد خنادق ضخمة على طول الطريق إلى قاعدة التل. |
Bu çok büyük bir güç üretim kapasitesi, bir tür mobil güç üretim kapasitesi. | TED | هذة قدرة ضخمة على توليد الطاقة الكهربائية ، قدرة متحركة لتوليد الطاقة الكهربائية. |
Daha sonra dört büyük dedektör hızlandırıcısı halka boyunca döner | Open Subtitles | يصنع المُصادِم الهادرونى الانفجارات الأوليّة، ثُم تلتقِط أربع مُستكشِفات ضخمة على طول حلقة المُسرِّع صور التصادمات. |
Sağlık sistemini bilgisayar sistemiyle modernize etmeyi düşünen kim olsa suratına büyük bir fortlamayı hak eder. | Open Subtitles | أيّ شخص يظن أنّ تبسيط نظام الرعاية إلى جهازٍ ذكيّ متكامل سيجعل الأمور تجري بسلاسة . يستحق طلقة ريح ضخمة على وجهه |
büyük araştırma projeleri verilerini çevrim içi yayınladığında, sizler gibi sıradan insanlara bu veriyle etkileşime geçmeyi ve onunla ilgili ilginç ya da gerekli tanımlamalar yaparak araştırmaya katkı sağlamayı öğrettiğinde, vatandaş bilimi gerçekleşir. | TED | وعلوم المواطن هي عندما يتم وضع بيانات أبحاث ضخمة على الإنترنت، ويتم تعليم أناس عاديين مثلكم ليتفاعلوا مع هذه البيانات ويشاركوا بالفعل في الأبحاث عن طريق وضع توضيحات مهمة أو ضرورية عن الموضوع. |
Babam bana ve abime taşımamız için küçük valizler verdi ve dışarı çıkarak evin çıkışında dikildik ve annemin gelmesini bekledik. Nihayet annem geldiğinde, bir kolunda küçük kız kardeşim, diğerinde büyük bir kol çantası vardı ve yanaklarından yaşlar süzülüyordu. | TED | أعطاني أبي أنا و أخي حقائب صغيرة لنحملها، وخرجنا ووقفنا عند المدخل ننتظر خروج أمي، وحين خرجت أمي أخيرًا، كانت تحمل أختي الرضيعة على ذراع، وحقيبة قماش ضخمة على الآخر، وكانت الدموع تنهمر على وجنتيها. |
Ortaya çıktı ki Singapur ve Hong Kong gibi şehirler başladıklarında sahip oldukları toprağın değerinden büyük kazanç çıkarttıkları ortaya çıktı. | TED | تبين ان سنغافورة وهونغ كونغ والمدن التي حققت مكاسب ضخمة على قيمة الأرض التي يمتلكونها عندما بدأوا . |
- sadece ulusal yayında büyük bir pot kırdın. - Hayır! | Open Subtitles | كان لديك عظام ضخمة على التلفزيون الوطني |
- sadece ulusal yayında büyük bir pot kırdın. - Hayır! | Open Subtitles | كان لديك عظام ضخمة على التلفزيون الوطني |
- Ama herkes biliyor. Hollywood'da büyük sükse yapacak. | Open Subtitles | هي تضيف بقعة ضوء ضخمة على مشاهدِ هوليود |
Ardından, bir kaç dakika sonrası Swift Intercontinental'dan aynı tüccar oldukça büyük kazanç sağlamış. | Open Subtitles | ومن ثم ، وبعدها بدقائق، التاجر ذاته قامت بعملية إستحواذ ضخمة على "سويفت انتركونتيننتال" |
Kahvaltıya inerken büyük beden tüvit ceket giyip Volkswagen arabama "burjuğa" derdin. | Open Subtitles | لقد إرتديت سترة صوف ضخمة على الإفطار وناديتي أرنبي المتحول بـ"البروجوازي". |
Orada büyük bir büyüteç olacak, | Open Subtitles | ستكون هناك عدسة مراقبة ضخمة على المكان |
Hepsi özünde iki konuya indirgenir. Bir, insanlar deney faresi değildir ve iki, her ne kadar birbirimizle inanılmaz benzerliklere sahipsek de, aslında seninle benim aramdaki o küçük farklılıklar ilaçları metabolize edişimiz ve ilaçların bizi etkileyişi üzerine büyük etkiler yaratır. | TED | وكل شيء ينحدر لسببين. الأول، الناس ليسوا فئراناً، والثاني، رغم التشابه الكبير بين بعضنا البعض، فان تلك الاختلافات الصغيرة بيني أنا وأنت لها آثار ضخمة على كيفية أستجابتنا للأدوية وكيفية تأثيرها علينا. |
Sırtında büyük yumrular var. | Open Subtitles | نتوآت ضخمة على ظهرها |
Annie'nin büyük bir sinyal ateşi yakmamız konusunda harika bir fikri var birilerinin gelmesini bekleyelim diyor. | Open Subtitles | لدي (آني) فكرة عظيمة وهي صنع إشارة ناريّة ضخمة على أمل أن يأتي شخصٌ ما للمساعدة |
büyük bir madalyon tarzında bir şey. | Open Subtitles | رصيعة ضخمة على ما اعتقد |