Bazı kenarlıklar daha Kişisel bir doğanın hikayelerini anlatıyordu. | TED | تروي بعض الهوامش قصصاً ذات طابع شخصي أكثر. |
Kişisel bir konu hakkında seninle konuşmak istedim. | Open Subtitles | لدي مسألة ذات طابع شخصي اناقشها معك أحتاج لمساعدتك |
Hukuk aleminin yükselen yıldızı formatında Kişisel bir yazı. | Open Subtitles | مقابلة ذات طابع شخصي تتعلق بظهور نجمة في عالم القانون |
Bu suçun Kişisel göründüğünü söyledik. Ya şüpheli burada yaşadıysa? | Open Subtitles | قلنا بأن هذه الجريمة تبدوا ذات طابع شخصي |
Değil. Kişisel bir durum. | Open Subtitles | انها ليست كذلك انها ذات طابع شخصي |
Şarkı yazdığını çok iyi biliyordu ama hepsi çok Kişisel şarkılardı. | Open Subtitles | ♪ And he's my life ♪♪ كانت تعرف تمام المعرفه انها ستكتب الكثير من الاغاني لكنها كانت اغاني ذات طابع شخصي جداً |
Bir önemi olsun. Kişisel olsun. | Open Subtitles | أجعلها مسألة مهمة، ذات طابع شخصي |
Grafik tasarım ve tipografiyle geçirilen 20 senenin ardından, altı yıl önce sevdiğim bir şeyi yaparak geçinmek gibi alçakgönüllü bir amaçla kendimin ve çoğu grafik tasarımcının çalıştığı yöntemden vazgeçip, işimde Kişisel bir yaklaşım yakalamanın peşine düştüm. | TED | قبل ستة سنوات, بعد 20 سنة في مجال تصميم الصور واساليب الطباعة غيرت الطريقة التي كنت اعمل بها والطريق التي يتبعها كل مصممين الصور لاضفاء طابع شخصي على عملي فقط بالمحاولة المتواضعة وبمنتهى البساطة للاستمرار في عمل الشيء الذي احببته |
Bizim elimizdeki bilgi ile ilgilenirken bir çeşit Kişisel bir yaklaşımımız var-- Kişisel olarak bilgiyi tanımlıyoruz. | TED | لنا طريقة في التعامل مع المعلومات التي لها طابع الدلالة الشخصية -- معلومات ذات طابع شخصي تخص أفراد . |