Mutlu oldukları sürece bunu kimse dert etmez. | Open Subtitles | الذي يُريدُ ما هم، طالما هم هَلْ سعيد؟ تَعْرفُ ما؟ |
Daha basit, daha yönetilebilir oldukları sürece onlarla minik, küçük kalbin ne arzuluyorsa yapabileceksin. | Open Subtitles | ستفعل بهم أيًا ما يشتيه قلبك الصغير طالما هم أكثر بساطة وأكثر قابلية للإنقياد |
Burada oldukları sürece de birer tehditler. | Open Subtitles | طالما هم هنا فيُمثلون تهديداً |
Burada seninle çürüdüğümü düşündükleri müddetçe bilgi almak için dışarı çıktığımdan şüphelenmeyecekler. | Open Subtitles | طالما هم يظنون بأنني أتعفن هنا معكَ فلن يشكوا بأنني في الخارج أجمع المعلومات |
Olmaz kanka. Onlar uyanık olduğu sürece biz de uyanık olmalıyız. | Open Subtitles | لا يارجل, لاتستطيع يجب أن نكون مستيقظين طالما هم مستيقظين |
Burada oldukları sürece onlarla ilgileneceğim. | Open Subtitles | طالما هم هنا ساخذ بالى منهم |
Mutlu oldukları sürece bunda bir sorun yok. | Open Subtitles | وهذا لا بأس به طالما هم سعداء |
Burada oldukları sürece Zem için hepimiz için tehlike oluşturuyorlar üzülmekten daha güvenlidir diyorum. | Open Subtitles | .إنهم يشكلون خطراً على (زيم) طالما هم هنا هذا ما اقوله - لا يوجد شيئاً آمن - |
Ve burada oldukları sürece, | Open Subtitles | و طالما هم هنا |
Kendileri para kazandıkları müddetçe senin para kazanıp kazanmamanı umursamıyorlar. | Open Subtitles | كما لو أنّهم لا يأبهون إذا كنت تكسب نقودًا طالما هم يكسبون نقود |
Haberleri olduğu müddetçe bir sıkıntımız olmaz. | Open Subtitles | طالما هم على إطلاع، سنكون على ما يرام |
Onlar hayatta olduğu sürece uğruna savaş verdiğin bir şey var. | Open Subtitles | خطأ، طالما هم أحياء، فلديك ما تناضل في سبيله. |
Onları kim ister ki? Çeneleri kapalı olduğu sürece konuşma özgürlüğünden yanayım. | Open Subtitles | فاعلي الخير من يحتاجهم لدي حرية الكلام طالما هم... |