Görmesi ya da duyması için bir şans olduğu sürece, sonsuza dek. | Open Subtitles | لايهم العدد، طالما هناك فرصة لها ولو ضئيلة لتستطيع أن ترى أو تسمع |
Seks ve uyuşturucular olduğu sürece, rock'n'roll suz idare edebilirim sanırım. | Open Subtitles | طالما,هناك جنس ومخدرات أستطيع أن أتعايش بدون الروك آند رول. |
Bir ilişki, ne kadar yıpranmış olursa olsun ortada aşk olduğu sürece bir şeyleri düzeltmek için her zaman umut vardır. | Open Subtitles | مهما كان حطّمَ علاقة، طالما هناك حبّ، هناك دائماً أمل يُعيدُه سوية. |
CTU'da sızıntı olduğu müddetçe hiç kimseye bilgi vermeyeceğiz. | Open Subtitles | ,طالما هناك تسرب للمعلومات بالوحدة فلا يجب أن يعرف أحد |
Hâlâ yer varken, cep bilgisayarını aramalıyız. | Open Subtitles | .يـنبغي علينا البحث عن الجهاز الرقمي طالما هناك مجال |
Ondan yeterince olduğu sürece her zaman geri dönebilir. | Open Subtitles | طالما هناك ما يكفي منه هو يمكن دائماً يرجع |
"Hükümet var olduğu sürece, görüş ayrılıkları olacaktır. | Open Subtitles | طالما هناك حكومة ستكون هناك خلافات في الرأي |
Kim olduğumu asla saklamam, nefes aldığım sürece, ve kılıcım elimde olduğu sürece. | Open Subtitles | لن أخفي شيئاً طالما هناك نفسٌ في جسدي و سيفي في يدّي |
Kanıtlar olduğu sürece, katili tutuklayabiliriz. | Open Subtitles | طالما هناك أدلة ، نحن سنكون قادرين على إلقاء القبض على القاتل |
Dünyada 36 erdemli kişi olduğu sürece Tanrı insanoğlunun var olmasına izin verecektir. | Open Subtitles | سيسمح الله للبشر بالتواجد طالما هناك الـ36 شخص الصالحين في العالم. |
Tanrı, insanlığın 36 erdemli kişi var olduğu sürece yaşamasına izin verecek. | Open Subtitles | سيبقي الله على الجنس البشري طالما هناك 36 صالحاً في العالم |
Bu yeri işleten çevreciler ilgili olduğu sürece savunmasız bir hayvanı doldurmayı asla hayal edemem. | Open Subtitles | طالما هناك ثلاثة حمقى يديرون هذا المكان بشأن الأمور المقلقة لم أحلم قط بالأمور السيىء أيها الحيوان المسالم |
Korkan insanlar olduğu sürece, Korkutan insanlar da olacaktır. | Open Subtitles | طالما هناك أناس يخافون , سوف يكون هناك شخص يخُيفهم |
Cadılar Bayramı olduğu sürece asla sıkılmam. | Open Subtitles | انا لن اشعر بالملل طالما هناك عيد القديسين |
Kardeşimle aranda bir şey olduğu sürece seninle çıkmayacağımı söylemiştim. | Open Subtitles | اخبرتك انني لا استطيع الخروج معك طالما هناك شيء بينك وبين أخي |
Ay diye adlandırılan bir bomba olduğu sürece dünya güvende olamayacaktır. | Open Subtitles | طالما هناك قُنبلة تُسمى القمر، فالأرض ليست بأمان. |
Kar, içki ve muhteşem kadınlar olduğu sürece ben mutluyum. | Open Subtitles | طالما هناك ثلوج، كحول، ونساء رائعات أنا سعيد. |
Bir tek gerçek Tanrı olduğu müddetçe onun adına öldürülen insanlar da olmuştur. | Open Subtitles | .. طالما هناك إله حقيقي واحد .. سيكون هناك من يقتل بإسمه |
Dünyada yavaş ve sabunlu bir duş olduğu müddetçe asla unutulmayacaksın. | Open Subtitles | طالما هناك حمّام ساخن مكسوّ برغوة الصّابون فلن أنساكِ أبداً. |
Hâlâ havalanacak bir yer varken kalkıyoruz. Gelmek istiyorsanız çabuk olun. | Open Subtitles | سنُقلع عن الأرض طالما هناك أرضٌ نُقلع منها لذا إن أردتما الذهاب، فعليكا الإسراع |
Yaşamın olduğu yerde potansiyel vardır. | Open Subtitles | طالما هناك حياة، إذن توجد إمكانيّة |