| Geleneği yolda yürümekte olan insanlara durup bir şey denemelerini rica ederek test ettiler. | TED | التقليد الذي اختبروه اختبروه بسؤال الناس الذين كانوا في طريقهم إلى العمل صباحًا للتوقف ومحاولة شيء ما |
| Haydi beyler. Kara birlikleri yolda. | Open Subtitles | هيا بنا أيها السادة . سلاح الفرسان في طريقهم إلى هنا |
| Birleşmiş Kuvvetler bu rüyayı durdurmak için yola çıkmış durumda. | Open Subtitles | القوات المتحدة فى طريقهم إلى هنا الآن لمحاولة إيقاف حلمنا |
| Şu anda saraya doğru gidiyorlar. | Open Subtitles | . إنهم فى طريقهم إلى القصر الأن |
| Bizler, halifenin sarayına giden hamallarız. | Open Subtitles | نحن الحمالين المتجهين فى طريقهم إلى قصر الخليفة |
| Fazla uzağa gidemeyeceksin. Polis buraya gelmek üzere. | Open Subtitles | .لن سيكون هذا ملاذك .الشرطة في طريقهم إلى هنا |
| Seul istasyonuna doğru yol alırken onlarla karşılaşmalıyız. | Open Subtitles | نحن بحاجة أن نضرب هدفنا في طريقهم إلى محطة سيول |
| Birbirlerinin ilk aşkı olan ve sonraki zamanlarda tekrar bir araya gelmenin yolunu bulan çiftleri duymuşsundur. | Open Subtitles | تسمع عن الأزواج الذين كانوا يحب الأولى بعضهم البعض وفي وقت لاحق في الحياة، وجدوا طريقهم إلى بعضها البعض. |
| Ve şu an, buraya doğru geliyorlar seni öldürmek için. | Open Subtitles | والآن هم في طريقهم إلى هنا لقتلك |
| Köpekleriyle birlikte bir düzine polis yolda çocuğu bulacağız. | Open Subtitles | و هُناك أكثر من عشرة ضُباط في طريقهم إلى هنا مع مجموعة من الكلاب سَنَجِدُ ذلك الفتى الصَغيرِ. |
| Ekibin çoğu geldi bile, diğerleri yolda. | Open Subtitles | معظم الموظفين هنا الآن والبقيّة في طريقهم إلى هنا |
| Babam onların yolda hastalığa yakalanmış olduklarını söyledi. | Open Subtitles | أبي يقول أنهم ربما أصيبوا بمرض في طريقهم إلى هنا |
| Babam yolda bir hastalık kapmış olabileceklerini söyledi. | Open Subtitles | أبي يقول أنهم ربما أصيبوا بمرض في طريقهم إلى هنا |
| Lordum evlilik gerçekleşti. Şu anda çiftliğe doğru yola çıktılar. | Open Subtitles | مولاي، لقد تم الزواج وهم الآن في طريقهم إلى المزرعة |
| Konuklar partiye gelmek için yola çıktılar. | Open Subtitles | الضيوف فى طريقهم إلى الحفلة , إجمع كل الناس معا |
| Şirket şu anda sizin kıçlarınız kovmak için buraya doğru yola çıktı. | Open Subtitles | رجال الشركة في طريقهم إلى هنا لركل مؤخراتكم خارجاً |
| Jack Bauer ve Ajan Walker onun bulunabileceği yere doğru gidiyorlar. | Open Subtitles | (جاك باور) و العميلة (والكر) في طريقهم إلى موقع محتمل له |
| Şu an Boğa Adası'na doğru gidiyorlar. | Open Subtitles | اسمعي, ليس لدينا الكثير من الوقت, إنهم الآن في طريقهم إلى "جزيرة الثور". |
| Bu yolculuğua cennete doğru giden insanlariçin. | Open Subtitles | لكي تقوِّي المخلصين في طريقهم إلى السماء |
| Bu hiçbir şeyi değiştirmez, polisler gelmek üzere. | Open Subtitles | ،ذلك لن يغير شيئاً الشرطة في طريقهم إلى هنا |
| Londra yanmadan önce, o askerlerin Flanders'e doğru yol almasını istiyorum! | Open Subtitles | أريد هذه القوات على طريقهم إلى ! فلاندرز قبل لندن يمكن أن ترمش |
| Umalım da öyle olsun zira diğer tarafta onun gibi milyonlarcası var ve yakında hepsi bu boyuta gelmenin yolunu bulacaklar. | Open Subtitles | لنأمل ذلك، لأنه يوجد ملايين مثله على الجانب الآخر، وقريباً سيجد بقيتهم طريقهم إلى هذا البعد |
| Şu anda buraya doğru geliyorlar. | Open Subtitles | إنهم في طريقهم إلى هنا الآن. |
| Michael ve Barry duruşmaya doğru gidiyorlardı. | Open Subtitles | ومايكلوباري شَقَّ طريقهم إلى الإستدعاءِ. |
| Birkaç ay sonra internetten tanıştığı bazı arkadaşlarıyla meşalelerle beyaz ırk adına yürümek için arabayla Charlottesville, Virginia'ya gidiyorlarmış. | TED | بعد أشهر قليلة، كانت في حافلة مع بعض أصدقائها الجدد عبر الإنترنت في طريقهم إلى شارلوتسفيل في ولاية فيرجينيا، للتظاهر وهي تحمل المشاعل من أجل العرق الأبيض. |