Burada öleceğiz, orası kesin. İçeri girmenin bir yolunu bulacaklar. | Open Subtitles | من المؤكد بأننا سوف نموت هنا ، سيجدون طريقًا للدخول |
Bu binadan çıkmanın başka bir yolunu bulmam lazım. | Open Subtitles | علي أن أجد طريقًا آخر من خارج هذا المبنى |
Diğer tanrılar onu yakalamak için ne kadar çabalarsa çabalasın bizim iblis sıvışmanın bir yolunu bulur. | Open Subtitles | بغضِّ النَّظر عمَّا تفعله بقيّة الآلهة لتُمسِكَ بهِ، ذلك الفاسق دائمًا ما يُعدُّ طريقًا للهربِ. |
Şimdi, biz yolda gidiyorduk. Aslında yoldan ziyade patikaydı. | Open Subtitles | ،كنّا نسير في طريقنا لم يكن طريقًا بل مجرّد درب |
Gerçek erkeklerin eğitimini izlemek için çok uzun bir yoldan gelmişsin. | Open Subtitles | قطعت طريقًا طويلة لتستمني على حين تشاهد رجالًا حقيقيّين يتدرّبون. |
Trajediyi önlemek için, bizim yapabilecek hiçbir şeyimiz olmasa da Thomas'ın kısacık hayatında, olumlu bir etki bırakması için bir yol bulmak istedim. | TED | في حين أنه لا يمكننا فعل شيء لمنع الفاجعة أنا أردت أن أجد طريقًا لحياة توماس القصيرة ليكون لديه نوع من التأثير الإيجابي |
Çıkış yolunu biliyorum, şuradaki kapağın altından bir delikten geçerek. | Open Subtitles | أعرفُ طريقًا للخروج أسفل ذلك الباب المسحور عبر حفرة |
Bir zamanlar eve dönüş yolunu bulan bir tavşan varmış. | Open Subtitles | يحكى أنه كان هناك أرنبًا إستطاع أن يجد طريقًا للعودة إلى منزله |
Gel, araştırma laboratuvarına girmenin bir yolunu bulmamız gerek. | Open Subtitles | حسنًا، هيا بنا، يجب أن نجد طريقًا لندخل معمل الأبحاث |
Kordondan çıkmanın bir yolunu bulmamız lazım. | Open Subtitles | علينا أن نجد طريقًا للخروج من الحاجز الوقائيّ. |
Kordondan çıkmanın bir yolunu bulmamız lazım. | Open Subtitles | علينا أن نجد طريقًا للخروج من الحاجز الوقائيّ. |
Bu evrende Tanrı'yı takip etmeyen özgür iradeler olduğu sürece, şeytan içeri girmenin bir yolunu bulabilir. | Open Subtitles | طالما كانت هناك مشيئةٌ أخرى في هذا الكون. حرةٌ لا تتبعُ الرب. فيمكن للشر أن يجِد طريقًا إليها. |
İlk molası, yılbaşı ışıklarını takip etti, New York ağaçları boyunca yolunu işaretledi, ışığın küçük noktaları, en karanlık karanlıktan ona göz kırpıyordu. | TED | في أول مرة خرج فيها، تتبّع أضواء عيد الميلاد، وهي ترسم طريقًا منقّطًا بين أشجار نيويورك، نقاط صغيرة من الضوء تومض له من عمق أحلك الظلال. |
Açık alanlarda buluşma yapmamak, eve her gün farklı yoldan gitmek. | Open Subtitles | لا مواعد في الأماكن العامة وكل يوم تسلك طريقًا جديدًا إلى المنزل |
Hayır. Arka yoldan gittiler. Polis eskortu almadılar. | Open Subtitles | لا، لقد سلكوا طريقًا بديلًا لم ترافقهم الشرطة |
Yaradılış'ın gücünü ele geçirmek için onca yoldan geliyorum ama ne buluyorum? | Open Subtitles | قطعتُ طريقًا شاقًا طلباً لطاقة "جنيسيس"، وعلامَ عثرتُ؟ |
Senin yerinde olsam kimsenin şüphesini çekmeden hızlıca gidebileceğimiz bir yoldan giderdim. | Open Subtitles | "إنّ كنتُ مكانك، "لقدتُ إلى "كوينسي"" "لأخترتُ طريقًا يمكنني الإسراع بها" "دون جعل أحدًا يشتبه بي" |
Onlar bize yavaşlamayı ve serüvenin varış noktası kadar önemli olduğu bir yol tasarlamayı hatırlattılar. | TED | بذلك يعملون على تذكيرنا بأن نتمهل ويصممون طريقًا حيث المسير لا يقل أهمية عن الوجهة. |
Bunu yapmak için farklı bir yola sapacak. | Open Subtitles | سيسلك طريقًا مختلـفًا ليقوم بذلك |
Arabayı öyle bir yolda kullanacağını hiç düşünmemiştim. | Open Subtitles | لم تكن لديّ أدنى فكرة أنّها ستسلك طريقًا كذاك. عليكَ أن تصدّق ذلك. |
Bir çıkış yolu bulmaya çalışıyorum. | Open Subtitles | الآن، سوف أحاول أن أجد طريقًا لنحرج من هذا. |
Netflix bunu yaptığında, işlerini dönüştürmek için tamamen yeni bir yolun kilidini açtı. | TED | عندما فعلت شركة نتفليكس هذا، فتحوا طريقًا جديدًا لتغيير نشاطهم التجاري. |