Gerçeklikte ufak bir değişiklik yapmış olabilirim. Mızrağın gücünü yok etmişsin. | Open Subtitles | ربما صنعت تغييرًا طفيفًا للواقع. |
Hmm, bir yıl, yer domuzu olmuştu. Taryn'in sonuçları beyaz hücrelerde ufak bir artış gösteriyor ve bir miktar elektrolitin azaldığını | Open Subtitles | حسنا، أحد الأعوام، ذهب كآكل نمل. فحوص (تاريان) تظهر ارتفاعًا طفيفًا في كريات الدم البيضاء، |
Bu bir kriz ve daha köklü çözümler gerektirir, ufak adımlar değil. | Open Subtitles | -من أصحاب الأسلحة . تتطلّب تحسين كامل، -ليس تحسينًا طفيفًا . |