"طويلاً في" - Translation from Arabic to Turkish

• uzun bir
• uzun zaman
• uzun zamandır

Senin cenazen için uzun bir gün boyunca bu güzel elbiseyi aradım.
حتى أني أخذت وقتاً طويلاً في شراء ملابس لحضور جنازتك

O kadar uzun bir karanlıktan sonra güneşin getirdiği rahatlık onu karşılıyor.
لا بُد وأنّ الشمس تبعث الطمأنينة بعد المكوث طويلاً في الظلام

Onu hesaplamakla çok uzun zaman harcadım, süper bilgisayarlarda milyonlarca CPU saati harcadım ve o veriyi gerçekten anlamaya çalıştım.
أمضيت وقتاً طويلاً في معايرتها بتشغيل ملايين الساعات لوحدة المعالجة المركزية على الحواسيب العملاقة وحاولت بجد أن أفهم هذه البيانات

- Seninle az takılmadık. - Bu çok uzun zaman önceydi.
لقد قضينا زمناً طويلاً في الشارع سوية- هذا منذ زمن بعيد-

Size enzimin güvenli olduğunu nasıl göstersem diye uzun zamandır düşünüyorum.
فكرت طويلاً في طريقة تثبت أنّ تناول الأنزيم آمن

House ile çok uzun zamandır çalışıyorsun.
لا شكّ أنّك قضيتَ وقتاً طويلاً في خدمة هاوس

Sonra eve gitti ve uzun bir duş aldı.
وحين عودته إلى المنزل أستغرق وقتاً طويلاً في الإستحمام,

İyi. O zaman, polise gidip tam eşkal vereceksin. Daha sonra ise, oldukça uzun bir zamanı hapiste geçireceksin.
جيّد ، إذاً ستقدم وصفك الكامل لقسم الشرطة ثمّ ستقضي وقتاً طويلاً في السجن.

Ya hapiste çok ama çok uzun bir zaman geçirirsin,
إما تقضين وقتاً طويلاً في السجن

Ama onu oyunun dışına atmadığımız sürece çok uzun bir süre hapiste geçirmem söz konusu ve bu da hayatımın geri kalanını kapsayabilir.
... لكن بدون التخلص منه فانني أنتظر وقتاً طويلاً في السجن وربما يكون لبقية حياتي

İnsanlar gösteride, uzun bir film istemezler.
الناس لن يشاهدوا فيلماً طويلاً في معرض.

Bu tuvalette normalden uzun zaman geçirdiniz.
أستغرقت وقتاً طويلاً في تنظيف هذا الحمام

Evet, kaybetmesi çok uzun zaman süren biri.
أجل، شخصٌ ما استغرق وقتاً طويلاً في الخسارة

Dağda uzun zaman kalmışsın.
يافتي, لقد قضيت وقتً طويلاً في تلك الجبال

Bir şeyi öğrenmem çok uzun zaman alır.
أستغرق وقتاً طويلاً في تعلّم أي شيء.

Nijerya'da öldürülen o erkekler ve kadınlar iyi niyet girişiminin birer parçası olarak uzun zamandır gelgitler yaşayan bir ülkeye gitmişlerdi.
أولئك الرجال والنساء الذين قتلوا في نيجيريا , كانوا جزءاً من مهمة ذات نوايا حسنة من دولة تاهت طويلاً في غياهب الظلام

Bacaklarımı açıyorum biraz. uzun zamandır arabadayız.
إني أمدد قدماي، فقد أمضيت وقتاً طويلاً في السيارة

Grace uzun zamandır düşünüyordu.
غرايس أخذت وقتاً طويلاً في التفكير.

Fazla uzun zamandır mezarda dinleniyordunuz.
لقد قضيت وقتاً طويلاً في القبر يا سيّدي

Fazla uzun zamandır mezarda dinleniyordunuz.
لقد قضيت وقتاً طويلاً في القبر يا سيدي