Aslında istedikleri, varlıklarını bu tayf çizgileri aracılığıyla, yıldızın tayfı aracılığıyla işaret etmek. | TED | هم حقيقتًا اردوا الإشارة إلى وجودهم من خلال هذه الخطوط الطيفية, في طيف النجم, من خلال طرق متعددة. |
Seviye atlıyorsun ve bir noktada bir hayalet yiyebiliyorsun. | Open Subtitles | تتخطى المراحل، و في مرحلة معينه في الواقع تستطيع تناول طيف |
Kapasite: Burada 10,000 kat fazla spektrum var, alt yapıda hali hazırda kurulmuş 10,000 kat fazla LED var. | TED | السعة: لدينا 10,000 مرة طيف اكثر 10,000 مرة ثنائيات اكثر مثبتة بالفعل في البنية التحتية |
Uzaydan gelen Toz'dan bahsediyorum. O Toz. Kuzey'deki gibi. | Open Subtitles | أعني كطيف السماء، ذاك الطيف مثل طيف الشمال |
Yıldırım yok. Hologram bu. | Open Subtitles | لا، بدون برق هذا مجرد طيف |
Ölen karısının hayaletini gördüğünü söyleyen bir deniz uçağı pilotu. | Open Subtitles | طيّار مائي قال أنّه رأى طيف زوجته الميّتة |
Bu çıktı silahın maddeyi parçalamak için kullandığı dalganın tayfı. | Open Subtitles | هذا الناتج هو طيف من الموجة، ذلك السلاح المُستخدم لتفكيك المادة |
Kızılötesi ve mikrodalga arasında kalan özel bir EM tayfı aralığı. | Open Subtitles | إنه نطاق معين من طيف إي إم يتراوح بين الأشعة تحت الحمراء والموجات الدقيقة خلال العام الماضي |
Eğer Dünya'nın kabuğu da akkor olana dek ısıtılırsa onun tayfı da Güneş'inkine benzeyecektir. | Open Subtitles | إذا كان للمرء أن يشعل قشرة الأرض الى درجة التوهج فطيفها سيشابه طيف الشمس |
Bir başkası, "63. ve 5. Cadde, hayalet kutup ayısı." | Open Subtitles | وتقرير آخر، "رؤية طيف دب قطبي في جادة 63 5". |
Renklerin görüntülerine Latince'de "fantom" veya "hayalet" anlamına gelen "tayf" ismini verdi. | Open Subtitles | اطلقَ على عرض الألوان "الطيف" "من اللاتينية لكلمة "شبح" أو "طيف |
Bu çocukların her ikisi de benzer otistik spektrum bozukluğu belirtilerini gösteriyor. | TED | إذاً فإن كلا الولدين يملكان نفس التشخيص لاضطرابات طيف التوحد. |
Bir çok dünya var ve hepsi de Toz parçasıyla birbirlerine bağIılar | Open Subtitles | كثيرة هي تلك الكواكب، ولكن الذي يربطهم "طيف". |
- Görünüşe göre bu bir Hologram. - Bir Hologram mı? | Open Subtitles | يبدو أنه طيف - طيف؟ |
Jim'in hayaletini Sam'in bedenine girerken gördüm. | Open Subtitles | لقد رأيت طيف "جيـم "يدخل في جسد "ســام" |
Bu ruh enerjisinin gelişmesine dair işitsel bir olay. | Open Subtitles | إنه تجمّع لطاقة مجال تشي ثم يتم انبعاثها على شكل طيف صوتي |
Çok ilginç. 21. yy'da yaşıyoruz, ve hala Güneş'in tayfını bile doğru düzgün anlayamıyoruz. | TED | انه امر مدهش, كيف أننا نعيش في القرن ال21 ومازلنا غير قادرين على فهم طيف الشمس بصورة صحيحة |
Yani bir zaman tayfının gelip bizi öldürmeye çalışması dışında, nasıl geçti? | Open Subtitles | إلى جانب قدوم طيف زمني هنا وكاد أن يقتلنا، فكيف سار الأمر؟ |
Amacım insanların otizm ve yüksek fonksiyonlu Asperger'e sahip bireylere karşı bakışını değiştirmek, çünkü yapabilecekleri çok şey var. | TED | إن هدفي هو تغيير نظرة الناس عن التوحد و المصابين باضطراب طيف التوحد. لأن هناك الكثير الذي يمكنهم أن يصنعوه. |
Farklı renklerin renk tayfındaki yerine göre farklı etkileri vardır. | TED | لذلك الألوان المختلفة تختلف في الكفاءة. بحسب مكانها في طيف الألوان. |
Beyaz atın üzerinde bir görüntü var, her sabah 6 ile 8 arasında dolanan. | Open Subtitles | كان هناك طيف على حصان أبيض يعبر كل صباح بين الصلاة الأولى و الثالثة |
Ve bu arada, görülebilir ışık spektrumu var. | TED | وفي الوسط هناك ,لدينا طيف الضوء المرئي هذا |
Onu ağlayan, sızlayan bir insan müsveddesine çevirdin. | Open Subtitles | حولتها إلى طيف إنسانة باكية منتحبة محطمة |
Ayrıca kadın failler de, kurban erkekler de var. yelpaze geniş. | TED | وهناك نساء و اللآتي هن من مرتكبي الجرائم، وبالطبع هناك من الرجال من هم ضحايا. هناك طيف كامل. |