"ظنه" - Translation from Arabic to Turkish

• hayal
• düşündüğü
• sandığı
• kırıklığı

Babam beni izliyor, ve onu tekrar hayal kırıklığına uğratmak istemiyorum.
إن أبي يراقب و لا أريد أن أخيب ظنه مرة أخرى

İnsanları hayal kırıklığına uğrattım. Ama onu uğratmayacağım.
لقد خيبت ظن الكثيرون يا أبت ولكنى لن أخيب ظنه

Lordum beni çok büyütmesin, hayal kırıklığına uğrayabilir.
لا يجب أن يأمل سيدى منى الكثير ، خشية أن أخيب ظنه

Bu çocuğun hayatına malolabilir. Doğru olduğunu düşündüğü şeyi yaptı.
لقد فعل ما ظنه صواب أنت، علي الجانب الآخر، فشلت

Bir çok insanın imkansız olduğunu düşündüğü şeyler yaptılar.
و الاستخدامات المذهلة التي وجدوها للقانون لقد فعلوا ما ظنه الكثيرون مستحيلا

Kendisini beklediğini sandığı kötü kaderden... kurtulduğunu öğrendi ya.
لم يكن محكوما عليه ما ظنه حكم عليه

hayal kırıklığına uğratmak istemediğim tek adamdır.
إنه الرجل الوحيد الذي لم أرد أن أخيب ظنه

Tanrım, bu çok yorucu, Nick her zaman onu hayal kırıklığına uğratmak.
ياالهي , هذا مرهق جداً يا نك تخييب ظنه دائما

Onu hayal kırıklığına uğrattık.
لقد خيبنا ظنه لا أحد يتمنى أن يكون في مكاننا الأن

Onu hayal kırıklığına uğratmak istemiyorum. Bak, Casey kaç yaşında, 25 mi?
ولا اريد ان اخيب ظنه أسمعي ,كم عمر كيسي,25؟

Devamlı babamı nasıl hayal kırıklığına uğrattığımı gözlerimin önüne getiriyordum.
لقد استمريت في تخيل والدي بعد أن خيبت ظنه

Onu dört defa büyük bir hayal kırıklığına uğrattım ve bu beni perişan etti.
الأربع مرات الكبيرة التي خيبت ظنه فيها ذلك حطمني

İnsanların imkansız olduğunu düşündüğü bir şey yapmadın mı hiç?
الم تَقدِمَ على فعل شيء ظنه الناس مستحيل ابداً؟

Onun yerine beni herkesin olduğumu düşündüğü canavara çevirdiler.
بدلاً من ذلك، حولوني إلى الوحش الذي ظنه الجميع

Ama doğru olduğunu düşündüğü şey, bizim sonumuz olacaktı.
وما ظنه صحيحاً كان ممكن أن يكون نهايتنا

Sen şu herkesin öldü sandığı zengin çocuksun.
أنت الفتى الثري الذي ظنه الجميع ميتاً.

Ama sonra "o kadın" sandığı kadar büyük değilmiş.
لكنها قال بعدئذ ب"أنها" لم تكن بالكبر الذي ظنه

Ve, Harold'ın sadece sıradan bir çarşamba sandığı ama aslında hayatı boyunca unutamayacağı olağan dışı bir çarşambaydı.
و رغم أنه كان يوماً غير عادي (يوم لا ينسى لبقية حياة (هارولد ظنه (هارولد) مجرد يوم أربعاء

hayal kırıklığı oldu. Seks daveti sanmıştım.
هذا محبط، وأنا من ظنه نداء حُب