Vücudum değişim geçiriyor olabilir, fakat ruhumda bir sorun yok. | Open Subtitles | جسمي قد يكون به عائق لكن لا خطب في الروح |
Ben onun için büyük bir sorun ve kaybettiği bir sürü parayım. Ve inan bana para kaybetmekten nefret eder. | Open Subtitles | أنا عائق و قد يخسر الكثير من الأموال و صدقني إنه يكره أن يخسر نقوده |
Büyük Ortaklar sizin bir yük olduğunuzu düşünüyorlar. | Open Subtitles | المساهمين يرون انك عائق بالنسبه لنا واننا لا نستطيع ان نضيع |
Davaları bu şekilde çözüyor olsaydık ne kadar sıkıcı olurdu düşünsene. | Open Subtitles | ياله من عائق لكنا قد حللنا القضية على الفور |
Onların elinde olduğu sürece, hala bir sorumluluk demektir. Başka seçeneğimiz yok. | Open Subtitles | طالما هو في أيديهم فهو عائق ليس أمامنا خيار |
Ama şu emlâk kontratları, adama çok sıkıntı verirler. | Open Subtitles | لكنها عقود عقارات، تلك الأشياء ستضع عائق عليك. |
Sonra fark ettik ki, aşmadığımız başka bir engel daha var, o da katılım engeli. | TED | ثم كان هناك عائق آخر أدركنا أننا لم نتخطاه، وهو عائق المشاركة. |
Eğer Step bize tazminat davası açarsa büyük yükümlülük altına gireriz. | Open Subtitles | من اذا كان ستيب يريد مقاضاتنا بجانب المصالحه من التامين هذا سيكون عائق كبير |
Beni dezavantajlı konuma düşürdünüz, bu yüzden, herkes çıkarsın bakalım. | Open Subtitles | يبدو أنني عائق لذا جميعكم قوموا بخلع أقنعتكم |
Kesinlikle sorun olmaz. | Open Subtitles | .لدي موعد لاحقا نعم نعم، ذلك لن يشكل أي عائق |
Ama sorun değildi çünkü fiziksel olarak formdayım ve buna hazırdım. | Open Subtitles | لكن ذلك لايشكل عائق لأنني في حالة بدنية ممتازة و أنا جاهز لذلك |
Görev tamamlanmıştı, efendim ama maalesef bir sorun çıktı. | Open Subtitles | تمت المهمة سيدي، لكن للأسف كان هناك عائق صغير. |
Amber evliliğine ve kariyerine yük olunca da, onu öldürdü. | Open Subtitles | وعندما اصبحت آمبر عائق بزواجه ومستقبلهالمِهَنيّ،قامبقتلها. |
Yumuşuyorsun iyice, benim için bir yük haline dönüşüyorsun. | Open Subtitles | لقد أصبحت عاطفياً ومن ثمّ أنتَ تُمثل عائق لي |
Mevcut şarlat altında bize ancak yük olacaktır. | Open Subtitles | أعتقد أنه فى مثل هذه الظروف , أظن أنهُ سيكون عائق لنا |
Ne sıkıcı birşey! Neden cumartesi günü gitmiyoruz? | Open Subtitles | يا له من عائق مزعج لماذ لا نذهب السبت؟ |
Bu aile mesleği. Eğer işler çirkinleşirse, onun için bir sorumluluk haline gelirsin. | Open Subtitles | إنه عمل العائلة، إن حدث شيء سيء ستكوني أنتِ عائق له. |
Büyük bir birleşmenin ortasında olduğunuzu ve benim bir sıkıntı olduğumu söylemiştin. | Open Subtitles | لقد قلت أنّك في خضم اندماجٍ ما وأنني بمثابة عائق |
Uzamsal ilişki engeli el-göz koordinasyonunu etkiler. | Open Subtitles | العلاقات المكانية عائق تؤثر على التنسيق بين اليد والعين |
Sadece kıza ihtiyacımız var. Kadın büyük bir yükümlülük. | Open Subtitles | نحن نريد الفتاة فقط الام ليست سوى عائق لنا |
Siyah misketi seçerse, dezavantajlı olacak. | Open Subtitles | اذا التقط رخامه سوداء, سوف يحصل على عائق. |
Tam bunlar olacakken araya SAT sınavı diye küçük bir pürüz girer. | Open Subtitles | و لكن، يا للأسف هناك عائق صغير يسمى إختبار سات للكفاءة الدراسية |
Evet. Evet, plan bir aksilik olmadan işledi. | Open Subtitles | نعم، نعم، الخطة سارت على ما يرام بدون أي عائق. |
Sığ resifler ötesinde açık okyanus Aslında, büyük bir engeldir. | Open Subtitles | المحيط الواسع خلف هذه الشعب هو, في الحقيقة, عائق هائل |
Bunun dezavantajı cevaplarımı zaten biliyor olmanız. | Open Subtitles | يبقى لدينا عائق وهو أنك تعلم أجوبتي مسبقاً |