Utançla dolu bir yaşam, ve sonra oğlunun ahlaksızlığının utancı. | Open Subtitles | لقد عاشت حياة مليئة بالمشقات ثم ازدادت محنتها من خلال ابن انحدر في الرذيلة |
Uganda'nın doğusunda bir kadın grubu kuran Constance Okollet ile görüştüm. Çocukluğunda, köyde normal bir yaşam sürdüklerini ve aç kalmadıklarını anlattı. Mevsimlerin her zamanki gibi geleceğini düşünüyorlardı, tohumları ne zaman ekeceklerini ve ne zaman hasat edeceklerini biliyorlardı ve böylece yeterli gıdaları oluyordu. | TED | التقيت كونستانس أوكولوت، التي شكلت مجموعة نسائية في أوغندا الشرقية، وقالت لي إنها عندما كبرت، عاشت حياة طبيعية جدا في قريتها، وأنهم لم يعانوا من الجوع، حيث كانوا يعرفون أن المواسم ستأتي كما هو متوقع لها، كانوا يعلمون متى يزرعون وكانوا يعرفون موسم الحصاد، وهكذا كان لديهم ما يكفي من الغذاء. |
Bir zamanlar mükemmel bir hayatı olan bir kız yaşarmış. | Open Subtitles | كان يا مكان، كانت هناك فتاة والتي عاشت حياة مثالية |
Bana mükemmel bir hayatı olan bir kadının peri masalını anlattın. | Open Subtitles | أخبرتيني قصة وهمية عن امرأة عاشت حياة مثالية |
Nesiller boyundur benim ailemde. Ve onu takan her gelin uzun ve mutlu bir hayat yaşadı. | Open Subtitles | وكل عروس وضعته عاشت حياة طويلة وسعيدة |
Kendisi dolu dolu bir hayat yaşadı. | Open Subtitles | عاشت حياة رهيبة |
Bomboş evde yapayalnız bir hayat sürdü... ama kimileri evin aslında boş olmadığını... yaşlı Bayan Abby öldü öleli hiç boş kalmadığını söyler. | Open Subtitles | عاشت حياة الخلوة كاملة في البيت الفارغ مع ذلك البعض يقول ان البيت ما كانش فارغ و عمرة ما كان فارغ منذ الليلية التي ماتت بها الآنسة العجوز آبي |
Sue Sylvester galibiyetle dolu bir hayat geçirdi. | Open Subtitles | سو سلفستر عاشت حياة مليئة بالفوز |
O çok güzel bir ömür sürdü ve saygınlığıyla ölmeyi hak ediyor. | Open Subtitles | - لقد عاشت حياة عظيمه وتستحق الموت بكرامة |
Olağanüstü trajik bir yaşam sürmüş. | Open Subtitles | عاشت حياة ترادجيدية رائعة. |
Büyükanneyi bırak, uzun bir yaşam sürdü! | Open Subtitles | اترك جدّتنا، لقد عاشت حياة طويلة اذهب! |
Eminim çok verimli ve tatmin edici bir hayatı olmuştur. - Bizden uzakta yani. - Anladım. | Open Subtitles | أوقن أنّها عاشت حياة مثمرة حافلة بعيدًا عنّا. |
Annesini araba kazasında kaybedene dek oldukça sıradan bir hayatı varmış. | Open Subtitles | عاشت حياة طبيعية جميلة حتى فقدت والدتها في حادث سيارة، ثم... |
Hiç normal bir hayatı olmamış sanırım. | Open Subtitles | هل تعتقد انها عاشت حياة طبيعية؟ |
Austen çok dolu bir hayat yaşadı. İstediği an evlenebilirdi. | Open Subtitles | (أوستين) عاشت حياة مكتملة تماماً كان بإمكانها أن تتزوج في أي وقت |
Ölümü hak eden bir hayat yaşadı. | Open Subtitles | عاشت حياة أو موت تستحق. |
Güzel, uzun bir hayat yaşadı. | Open Subtitles | عاشت حياة سعيدة طويلة. |
Annen güzel bir hayat sürdü. | Open Subtitles | أمك عاشت حياة جيدة |
Zor bir hayat geçirdi. | Open Subtitles | لقد عاشت حياة قاسية |
Ama ne diyeyim. Uzun ve iyi bir ömür sürdü. | Open Subtitles | عاشت حياة جيدة وطويلة |