Bunun anlamı, çocuklarımızın ekonomik olarak değersiz ama duygusal olarak paha biçilemez olduğu çağda çocuk yetiştirmektir. | TED | وهذا يعني أن ننشئ أطفالنا في عصر يكونون فيه عديمي القيمة الاقتصادية ولا يقدرون بثمن عاطفيًا. |
Belki o zaman Britanya'nın en değersiz gençlerinden birini razı etme mutluluğu doğru kişiye ait olurdu. | Open Subtitles | كان يمكن لارضاء اكثر الرجال عديمي القيمة في بريطانيا، بان يكون قابل للتفادي |
Ve siz hâlâ bu değersiz kahramanları takip ediyorsunuz. | Open Subtitles | وأنتم مازلتم تتبعون هؤلاء الأبطال عديمي القيمة. |
Burada, kendi hayatlarını iplemeyen değersiz uyuşturucu bağımlılarını tedavi edebiliyorlar ama Tanrı korusun siyahîlerin tedavilerini üstlenemiyorlar. | Open Subtitles | إنهم سُعداء بمُعالجة مُدمني المُخدرات عديمي القيمة الذين تخلوا عن حياتهم لكن ـ لا سمح الله ـ لا يُمكنهم إرتكاب خطيئة |
Kendimizi değersiz hissettiğimizde yalnızca kendimiz gibi hissederiz yalnızca biz kim olduğumuzu biliriz. | Open Subtitles | نحس بأنّنا أنفسنا حقاً... نعرف فقط من نكون... عندما نشعر أنّنا عديمي القيمة. |
Evet, hiç kimsenin kıçı senin ki kadar değersiz değildir! | Open Subtitles | نعم، فليس الجميع عديمي القيمة مثلك! |
Evet, değersiz değiller ki. | Open Subtitles | نعم، ليسوا عديمي القيمة |