Sue, çocuğun canını sıkmayı bırakıp yemeği masaya koyar mısın? | Open Subtitles | سو، هَلْ تَتْركُ تَجْويف هذا الطفلِ ويَضِعُ عشاءاً على المنضدةِ؟ |
Bana iyi bir akşam yemeği ayarlayacaksın,tamam mı? | Open Subtitles | أعدّ لي عشاءاً شهيّاً، هلاّ تفعل؟ وبعض النبيذ. |
yemeğe birazdan geçeriz umarım. | Open Subtitles | الله، انا يَتمنّى بأنّهم يُقدّمونَ عشاءاً قريباً. |
Daha yemeğe başlamamıştık ki, yatalım dedin. | Open Subtitles | نحن بالكاد بَدأَ عشاءاً عندما إقترحتَ نَنَامُ سوية. |
Soyundum, sadece önlük ve yüksek topuklu ayakkabıyla Yemek servisi yaptım. | Open Subtitles | خَدمتُ عشاءاً الذي يَلْبسُ لا شيءَ لكن كعوبَ الحذاء العاليةَ ومئزرَ. |
Ben de tarifleri kendileri tadabilsinler diye küçük bir Yemek vermeyi teklif ettim. | Open Subtitles | لذا ، اقترحت عليهم أن .. أعدّ لهم عشاءاً صغيراً لأجعلهم يتذوقون الطعام |
Acele ettiğim için kusura bakma. Nefis bir yemekti. | Open Subtitles | اسمعي، اعذريني على الخروج بسرعة كان عشاءاً رائعاً |
Gitmeliyim Bir saat içinde akşam yemeği var, ortalık karmakarışık | Open Subtitles | يجب أن أذهب، أمامي عشاءاً في غضون ساعة واحدة، وحالي في فوضى |
Neden gidip birkaç şey almıyorum da, güzel, romantik bir akşam yemeği yemiyoruz? | Open Subtitles | سأذهب لشراء بعض البقالة لأعد عشاءاً شاعرياً |
Sonra birlikte güzel bir akşam yemeği yer ve ben uzaklardayken gördüğüm şeyler hakkında konuşuruz. | Open Subtitles | ثم نتناول عشاءاً مدهشاً ونتحدث عن الأشياء التي فعلتها والأشياء التي رأيتها عندما كنت بعيداً |
Tayland yemeği getirdim. Sevdiğini sanıyordum. | Open Subtitles | أوصل عشاءاً تايلاندياً ، ظننت أنكِ تحبينه |
Pekâlâ, ona güzel bir akşam yemeği pişireceğim ve bu sayede yarın eve döndüğünde, onu kullanmadığımı bilecek. | Open Subtitles | حسناً، أنا سأطبخ لها عشاءاً و بهذه الطريقة عندما تعود لموطنها في الغد ستعرف أنني لم أستغلها |
Bu gece kutlama için beni yemeğe götürmene izin vermeyi düşünüyorum. | Open Subtitles | لقد كُنت أُفكر سوف أدعك الليلة تأخذني إلى عشاءاً للأحتفال |
Genelde yemeğe çıkmadan vermem ama neyse. | Open Subtitles | بالعادة، على السيّدة أن تشتري لي عشاءاً أوّلاً |
Her şey karşılıklıdır. Bir adam seni yemeğe çıkarıyorsa karşılığında sakso bekliyordur. | Open Subtitles | كل شيء قابل للمقايضة.الشاب يشتري لكِ عشاءاً منتظراً منكِ مداعبةً. |
Seni muhteşem bir yemeğe götüreceğim. | Open Subtitles | سآخذك إلى عشاءاً رائعاً |
Görünüşe göre maktul dün gece romantik bir Yemek yemiş. | Open Subtitles | يبدو أنّ ضحيتنا تناولت عشاءاً رومانسياً صغيراً في ليلتها الأخيرة. |
Demin annene, onlar için küçük bir Yemek vermesini önerdim. | Open Subtitles | لقد كنت أقترح لتوى على أمك أن تقيم عشاءاً صغيراً لهما لمن ؟ |
Al. Sana harika bir Yemek getirdim. Domates suyu kokteyli. | Open Subtitles | لقد أحضرت لك عشاءاً لذيذاً كوكتيل عصير الطماطم |
Harika bir yemekti. | Open Subtitles | لقد كان عشاءاً رائعاً |
Harika bir yemekti Bayan Biggs. | Open Subtitles | (كان هذا عشاءاً رائعاً يا سيدة (بيجز |