Ama bende o Cadillac'dan daha iyi bir şey var. | Open Subtitles | لَكنِّي حَصلتُ على الشيء الأفضلِ مِنْ ذلك كاديلاك. |
Sigara gibi küçük bir şey yüzünden beni terketti. | Open Subtitles | بالنسبة له لتفريغ لي على الشيء القليل مثل التدخين. |
Aydınlatmak isteyeceğin bir şey getirdim. | Open Subtitles | حصل على الشيء الصغير أنت قد تريد إشراق العثر على. |
Geçtiğimiz hafta şeyi, şeyden almamı söylediğinizde | Open Subtitles | لذا ، الاسبوع الماضي عندما أخبرتوني برفع الشيء على الشيء |
Sadece aynı şeyi düşündüğümüzden emin olmak istedim. | Open Subtitles | أردتُ فقط التأكدَ بأننا متفقين على الشيء نفسه |
...gözünü şu nalet şeye dayasın da bitirelim artık şu işi! | Open Subtitles | ويشير عينها على الشيء اللعين ودعونا نبدأ 717 00: 34: 13,375 |
Yanlışlıkla elim şeye çarptı, bilirsin ve kapandı. | Open Subtitles | ضغطت بالصدفه على الشيء لذا, كما تعلم, اغلق |
Ajan Mulder'a bir şey getirdim ama evine çıkamam. | Open Subtitles | حصلت على الشيء للوكيل مولدر فقط أنا لا أستطيع الإرتفاع هناك. |
Benden, en çok istediğim şey karşılığında | Open Subtitles | أنتَ تطلبُ مني أن أحصل على الشيء الذي أُريدهُ بشدة |
Omuzlarıma oturan bir şey bulmak zordur. | Open Subtitles | من الصعب الحصول على الشيء ذلك يلائم أكتافي. |
Paradan iyi bir şey var dostum. | Open Subtitles | الرجل , انا حصل على الشيء أفضل من النقد. |
Bu da demektir ki daha az işkence yapacak .ve daha çok onu seksüel olarak rahatlatan şey olan suda boğmaya yönelecek. | Open Subtitles | فذلك يعني انه سيعذب اقل ويمضي وقتا اكثر على الشيء الذي يعطيه راحة جنسية وهو الإغراق |
Ama bak, daha iyi bir şey yapayım. | Open Subtitles | على أية حال، تَعْرفُ ما؟ حَصلتُ على الشيء الأفضلِ لَك. |
Tam istediği şeyi tam istediği zaman alamadığında cezalandıran birisi mi? | Open Subtitles | أهو رجل شديد العقاب إذا لم يحصل على الشيء الذي يرده في الوقت الذي يرده؟ |
Seni, bir inceyi açmak için ihtiyacı olan tek şeyi elde etmek için ikna etmiş. | Open Subtitles | انها توهمك حتى تحصل على الشيء الوحيد الذي تحتاجة لفتح بقعة |
Endişelenme, tam alınacak şeyi aldım. | Open Subtitles | لا تقلق بشأن ذلك، وأنا فقط حصلت على الشيء. |
Aslında üzerinde çalıştığım şey ona yaptığım şeyi yaptığımda yapması gereken şeyi yapmıyor. | Open Subtitles | في الأساس ، الشيء الذي أعمل عليه لا يفعل ما هو مُفترض عليه أن يقوم به بينما أعمل على الشيء الذي أفعله عليه |
Eğer vali istediği şeyi almak için dönerse. | Open Subtitles | لو حاول الحاكم تسليم على الشيء الذي يريده |
Kişilere ya da bir şeye dayanmalı. | Open Subtitles | بل ينبغي أن تكون مبنية على الشخص, على الشيء نفسه |
Sonunda sahip olamayacağın bir şeye sahibim. | Open Subtitles | أخيراً أحصل على الشيء الوحيد الذي لا تستطيع الحصول عليه |
Fakat arada sırada kader yüzünüze güler ve gerçekten ihtiyacınız olan bir şeye kavuşursunuz. | Open Subtitles | ولكن من الوقت لأخر القدر يبتسم لك وتحصل على الشيء الذي تريده فعلا |