Ama yemin ederim Chloe, işi almamın veya yükselişimin bununla bir alâkası yok. | Open Subtitles | لكني أقسم لك، لم يكن لذلك أي علاقة بحصولي على العمل أو التقدم |
Kızı alır, işi alır ve sonra her şeyi alır. | Open Subtitles | يحصل على العمل ويحصل على الوظيفة ويحصل على كل شيء |
Belki ben stüdyo sahibi başka birini bulurum iş için... belki başka bir iş daha çıkar. | Open Subtitles | ربما أجد عملاَ جديداَ في الاستديو ربما أنني سأحصل على العمل التالي |
Evet, doğru. Danimarka'da tek başına çalışmak için bunun onaylanmasını bekleyemem. | Open Subtitles | لا أريد الإنتظار لكي تتم الموافقة على العمل بمفردك في الدنمارك |
Kendisini bildi bileli, bu gölde çalışmaya zorlanıyor. | TED | طالما أنه يُمكن أن يعيش، فقد كان يُجبر على العمل في البحيرة. |
- İşe geç kaldım. - Yarım saat ne ki? | Open Subtitles | لقد تأخرت على العمل بالفعل حسنا فما فارق نصف ساعة؟ |
Bütün gün, sadece ama sadece bu iş üstünde çalışmam gerek. | Open Subtitles | يجب على العمل على هذا بدوام كامل في كل وقت. وريدجلي شرطي جيد. |
Rıhtımlarda beraber çalışırdık. | Open Subtitles | لقد إعتذنا على العمل معا فى أرصفة تفريغ السفن |
Benim için orayı arayıp işi ayarladı. Ne kadar iyi değil mi? | Open Subtitles | لقد اتصلت بمعارفها وحصلت لي على العمل , ياله من فعل لطيف؟ |
Şanslıydım, işi aldım, fakat babamla yüzleşme en zor kısımdı. | TED | لحسن الحظ حصلت على العمل لكن اصعب جزء هو مواجهة ابي |
Babana kocam üzerinde çıkardığı güzel iş için teşekkür etmek için uğramıştım. | Open Subtitles | أتيت لأشكر والدك على العمل المتقن الذي فعله لزوجي. |
Ranbeer, o iş için yalan söyledi. | Open Subtitles | رانبير .. انها تكذب لتحصل على العمل الن تفعل شيئا ؟ |
Jeff düşünürken, tek yapmam gereken patronunu 1 haftalığına Jeff'in yerine çalışmak için ikna etmekti. | Open Subtitles | بعد أن إنضم جيف معي لم يبقى لي سوى أن أقنع مديره لكي أحصل على العمل |
Evet, ama ben daha çok bir bira fabrikasında çalışmak için çok yakışıklı olduğum ya da çok güzel bebek hapşırışı yapışıma falan yoğunlaşırlar sanmıştım. | Open Subtitles | نعم لكن ظننت بأنهم سيلتزمون بمواد عن كيف أني وسيم على العمل في مصنع جعة أو كيف أنني أعطس مثل الأطفال |
Üstüne üstlük, Manuru verem hastası, hala bütün gün bu madende çalışmaya zorlanıyor. | TED | و الأكثر من هذا، مانورو مصاب بالسل، ومع ذلك لا يزال يُجبر على العمل يوم بعد يوم في مهواة ذلك المنجم. |
Bilimsel ihtimaller farklı ilgi alanları olan insanları birlikte yoğun bir şekilde çalışmaya teşvik ediyor. | TED | لكن الإمكانيات العلمية تجمع الأشخاص ذوي الاهتمامات المختلفة على العمل معًا بشكل مكثف. |
Bu sabah işe geciktin ve kazağında reçel lekesi var. | Open Subtitles | هذا الصباح تأخرتِ على العمل وهُناكَ بقعة هلام على سترتكِ. |
Yeterince sahip olamazsın Bu bizim iş üstünde çalışarak, çalışarak yegâne yaşam biçimimiz TED, böyle alkışlayacak mısın? | TED | لا أمل من هذا أبدًا هذه طريقتنا الوحيدة للحياة حافظ، حافظ على العمل الشاق TED، صفقوا بهذه الطريقة. |
Rıhtımlarda beraber çalışırdık. | Open Subtitles | لقد اعتدنا على العمل معا في أرصفة تفريغ السفن |
O zaman anladım ki, babam, annemin düzenlediği etkinliklerden şansına değil, bilerek kaçınıyordu. Evliliğini devam ettirebilmek için kendisini işine vermişti. | Open Subtitles | عرفت عندئذ أنّ غياب والدي عن بعض المناسبات مع والدتي لم يكن صدفة، بل تجنّبها عمداً انكبّ على العمل لإنجاح زواجه |
O sana görev veriyor, sen yapmıyorsun bir şekilde halloluyor ve o da sana ne kadar iyi bir iş yaptığını söylüyor. | Open Subtitles | . لقد كلفك به . أنت لم تفعله ولكن بطريقة ما تتم المهمة والآن يهنئك على العمل الممتاز الذي قمت به |
Kendi kendine takıl, yapacak işlerim var. | Open Subtitles | إلتصق بنفسك، حصلت على العمل لأعمل. |
Şehir planlama kurulunda seninle birlikte çalışıyordu, değil mi? | Open Subtitles | اعتاد على العمل معكم على مجلس تخطيط المدينة , أليس كذلك؟ |
Hayatım boyunca kimseyi daha fazla çalışması için bu kadar yüreklendirmemiştim. | Open Subtitles | لم أحث أحد على العمل بجد بهذه الصوره فى حياتى |
beraber çalışma kapasitesinde ve birlikte kollektif düşünmekte, ki bu da zamanla çok sıkı çalışarak elde edilebilir. | TED | بل فى قدرتهم على العمل معًا والتفكير بطريقة جماعية. وتلك القدرات يمكن بناؤها فقط عبر مرور الوقت والكثير من العمل. |
Ancak, polisin seks işçileri ve müşteriler hakkında aldıkları önlemler yüzünden tutuklanmamak için tek başına çalışmak zorunda kaldı. | TED | ولكن خلال حملة الشرطة على محترفي الشوارع وزبائنهم، أجبرت على العمل بمفردها لتجنب الاعتقال. |