Bu şehir için yaptığımız her iyi şey yapabilecek gücümüzün olduğunu gösteriyor. | Open Subtitles | كل جيــد فعلــه للمدينــة فعلـها لأنـه يملك القــوة على فعلها |
Hadi ama, bunu yapabilecek tek kişi sensin. | Open Subtitles | بربك, إنكَ الوحيد القادر على فعلها. |
Çünkü bunları yapabilecek tek kişi senden başkası değildir. | Open Subtitles | لأنك الوحيدة القادرة على فعلها. |
Yerinde olsam ben de yapamazdım. | Open Subtitles | ما كنتُ قادراً على فعلها أيضاً لو كنتُ مكانكَ |
Ben bunu yapamazdım her gün bu yükü taşıyamazdım. | Open Subtitles | لم أقدر على فعلها أحيى مع عبء كل يوم |
Bunu yapmak için müsait olmayacağınızı biliyordum zaten. | Open Subtitles | لقد علمت أنك لن تكون قادراً على فعلها بأى حال |
Sessiz yapmak için kendimi eğittim. | Open Subtitles | لقد دربت نفسي على فعلها بطريقة هادئة |
Eğer Lee'ye tuzak kurulduysa, bunu yapabilecek tek kişi George'du. | Open Subtitles | - إن كيد لـ(لي)، فلقد كان (جورج) الوحيد القادر على فعلها - |
Ama sensiz yapamazdım. | Open Subtitles | لكني ما كنت لقدر على فعلها بدونك |
Chris orada elimi tutmasaydı, bunu asla yapamazdım. | Open Subtitles | {\cH9CFFFE}.. ما جرأتُ على فعلها من دون (كريس) تضمّ يدي |
"Sabah erkenden muhteşem April Ludgate'ten gelen kafein takviyesi olmadan bunu yapamazdım." | Open Subtitles | "لكن (دواير) حصل على بعض المساعدة في اصطياد الأبوسوم" "لم أكن قادر على فعلها بدون دفعة كافيين الصباح الباكر" |
Bu, annemin bunu yapmak için kullandığı yollardan biridir. | Open Subtitles | إنها الطريقة التي أعتادت أمي على فعلها. |
Çünkü benim istemediğim şeyleri yapmak için can atıyordu. | Open Subtitles | لانها كانت تقوم بامور لا اقدر على فعلها |
Bunu yapmak için uygun değildim. | Open Subtitles | كنت قادراً على فعلها |