Lütfen Oturun Bay Bing. Sonya hemen sizinle ilgilenecek. | Open Subtitles | الحصول على مقعد هنا، وسيقوم السيد بينغ، وسونيا يكون الحق معك. |
Bayan Allen, Oturun ve tahtadakileri yazın lütfen. | Open Subtitles | حَسناً، انسة ألين، اجلسى على مقعد وانسخى اللوحةَ. |
Tamam, o zaman, otur bakalım. | Open Subtitles | حسنا، حسنا، ثم، كل الحق. حسنا، مجرد الحصول على مقعد هناك. |
Arabama gittiğimde her şeyi arkaya atıyorum ve sürücü koltuğuna çöküyorum. | TED | وعند دخولي سيارتي، ألقيت كل شيء على المقعد الخلفي، وانهرت على مقعد القيادة. |
Sırtım ağrıyor ve tek yiyebildiğim araba koltuğunda cips oldu. | Open Subtitles | والشيء الوحيد الذي تناولته كان بعض الحبوب على مقعد السيارة |
Harika değildi fakat pencere kenarında sevdiğim bir yer buldum. | Open Subtitles | لكني حصلت على مقعد بجانب النافذة و أحببت ذلك المقعد |
Ama sonrasında dışarıda bir bankta göstermek inceliğinde bulundu. | TED | ولكن بعد ذلك كانت طيبة بما فيه الكفاية لتريني كيف تفعلها على مقعد في الخارج |
Oturun bir yere. | Open Subtitles | من جهة البيانات الخاصة بك الحصول على مقعد. |
Herkesin oturmasını istiyorum, Oturun. | Open Subtitles | أن يجلسوا الجميع من فضلك، الحصول على مقعد. |
Sadece kendinize bir koltuk bulup Oturun. | Open Subtitles | فقد أذهب الى الداخل واحصل لك على مقعد |
Arkaya otur. | Open Subtitles | حَسناً، دعنا نحصل على مقعد خلفي أَو شيء. |
Arkaya otur. | Open Subtitles | حَسناً، دعنا نحصل على مقعد خلفي أَو شيء. |
Pilot koltuğuna alışığım da. Gemi sende. | Open Subtitles | لقد تعودت على مقعد الطيار التحكم في يدك الآن |
Bir adam patronunun koltuğuna oturduğunda bir şey söylerler. | Open Subtitles | جلوس المرء على مقعد رئيسه يدلّ على شيءٍ ما |
Isıtılan şoför koltuğunda arkama yaslanmışken sirenleri duydum. | Open Subtitles | كنت مستلقياً على مقعد السائق، عندما سمعت صفارات الإنذار |
Biraz olsun kazananın koltuğunda oturmak istedim! | Open Subtitles | أشعر بما يعني الجلوس على مقعد الفائزين كتغيير |
Sinagogda kendisine iyi bir yer edinemez. | Open Subtitles | سيقتل هذا أبي لن يكون قادراً على الحصول على مقعد جيد في الكنيس |
Hiçbir şey yapmadılar. İstasyondaki bir bankta oturmalarını yasaklayan bir kanun yok. | Open Subtitles | لا يوجد قانون يمنع الجلوس على مقعد أمام مستودع |
Bir banka oturdum ve aldığım sandviçi yedim. | Open Subtitles | جلست على مقعد و تناولت سندويشة اشتريتها سابقاً |
Sadece geçen sene 30.000'in üzerinde insan Arkadaşlık bankında Zimbabwe'deki bir topluluktaki büyükanneden yardım aldı. | TED | وفي العام الماضي وحده، أكثر من 30.000 شخص تلقى العلاج على مقعد الصداقة من جدة في زيمبابوي. |
Çok yakında çevrenizdeki banklarda görebilirsiniz. | Open Subtitles | قريبًا سيكون على مقعد الحافلة أمامك |
Bu iş hayatımın merkezi oldu, ve tarihin bir parçası olarak ön sıralarda yer aldım. | Open Subtitles | لقد أصبح المحور، وأنا اشتركت معهم وحصلت على مقعد الصف الأمامي إلى التاريخ |
Saat üçe kadar sınıfın önünde minik bir sandalyede oturdum. | Open Subtitles | جلست خارج قاعة دروسها على مقعد صغير جداً الى الساعة 3.00 |