Biz de nehre gittik Don, suyun derinliği 15 cm kadardı. | Open Subtitles | سرنا إلى النهر، دون الجدول، كان عمق الماء فيه نصف قدم |
Altın benekler, Odin'in dişi hizmetkarları gibi... onun zümrüt yeşili gözlerinin derinliklerinde uçuşurdu. | Open Subtitles | أتذكر نقاط ذهبية براقة ترقص مثل محاربين ناريين شجعان في عمق عيناها الزمردية |
Yaraların genişliği ve derinliklerine bakarak bence katil tek taraflı ve yaklaşık olarak onbeş santim uzunluğunda bir bıçak kullanmış. | Open Subtitles | بُناءاً على عرض و عمق الجروح اود ان اقول ان القاتل استخدم سكين حاد مع نصل بطول 7 انشات تقريباً |
Babamın küçük gümüş bıçağı yeleğinden çıkıp, yağ derinliğini kontrol etmek için bir domuzun sırtına girmeye her zaman hazırdı. | Open Subtitles | سكين والدي الفضي الصغير متأهب طيلة الوقت للخروج من جيب معطفه لينغرس في ظهر خنزير لقياس عمق الدهون في جسده |
292 metre derinlikte ve hiç kimsenin bilmediği bir yerde keşfedildi. | TED | وجرى استكشافه حتى عمق 292 متر وبعد ذلك لا أحد يعرف أي شيء. |
Çekiç köpek balıklarını görmek için 60 metre derinliğe indim. | TED | غصت الى عمق 60 مترا كي أشاهد أسماك قرش المطرقة. |
Bu kanyonlarda onu asla bulamayacağız. Önce bizi periskop derinliğine çıkar. | Open Subtitles | لن نجده أبداً في تلك الوديان أولاً, إرتفع إلى عمق المنظار |
Şu an dünyada yalnızca bir tane kaldı; kıyıdan dokuz mil açıkta ve 65 fit derinde. | TED | ولم يتبقي سوى واحد فقط: يبعد 9 أميال من الشاطئ وعلى عمق 65 قدم. |
Biz de nehre gittik Don, suyun derinliği 15 cm kadardı. | Open Subtitles | سرنا إلى النهر، دون الجدول، كان عمق الماء فيه نصف قدم |
Market derinliği olmayan bilgiyle risk sanal bir şeye dönüşüyor. | Open Subtitles | أعني، أنه بدون تغذية عمق السوق تصبح المخاطر تافهة ظاهرياً |
Bazı hatalar da yapmadık değil. Bu özel günde derinliği... ...gerçekten önemsememiştik. | TED | هي تلك الايام التي لا تسير فيها الامور كما يجب وفي هذا اليوم تحديداً قللنا من اهمية عمق المياه |
# Derinliklerde, kalbimin derinliklerinde # # isa'ya sevgim kalbimin derinliklerinde # | Open Subtitles | في عمق قلبي، في عمق قلبي لدي حب المسيح في عمق قلبي |
Taliphus 8, Ferrous'un kontrolünde bulunan... bölgenin derinliklerinde bir yerde. | Open Subtitles | يقع تاليفوس 8 في عمق الأراضي التي تسيطر عليها فيروس. |
Onlar Kongo'nun balta girmemiş ormanlıklarının derinliklerinde yaşıyorlar, ve bu yüzden onları incelemek çok zor. | TED | انهم يعيشون في عمق ادغال الكنغو ومن الصعب جداً القيام باجراء دراسات عليهم |
Şimdi, düşman bölgesinin derinliklerine havadan yardımla beraber akın yapmayı planlıyordu. | Open Subtitles | الأن هو يخطط للأغاره على عمق العدو على أن يحصل على إمدادته من الجو |
Eğer Tanrı Askerini Asit Denizinin derinliklerine gömecek.. | Open Subtitles | أغرقي المقاتل العملاق في عمق البحيرة الحمضية |
Kan grubunuz uykunuzun süresini ve derinliğini etkiliyor. | Open Subtitles | يُؤثّرُ في كَمْ تَنَامُ، و مدي عمق النوم |
Torpido derinliğini 5 metreye ayarlayın. | Open Subtitles | جهز الواحد والإثنان ضع عمق الطوربيد 5 أمتار |
Bu karadan çok uzakta, ekvatoral Atlas'ta, uluslararası sularda, yaklaşık bir kilometre derinlikte bulunan bir deniz dağında alınan bazı olağanüstü görüntüler. | TED | هذه صور مذهلة قادمة من جبل بحري على عمق كيلومتر تقريبا في مياه دولية في الأطلسي الإستوائي، بعيدا عن اليابسة. |
Üç metre yarıçaplık alanda on santim derinliğe kadar silt örneği topla. | Open Subtitles | اجمع الطمي, نصف قطر ذو ثلاثة أمتار و حتى عمق عشرة سم |
160 feet derinliğine daldım, ki bu yaklaşık 16 katlı bir bina yüksekliğidir, ve yukarı çıkarken suyun altında bayıldım, bu oldukça tehlikeliydi, insanlar böyle boğuluyor. | TED | فغصت إلى عمق 160 قدم أي عمق يقارب إرتفاع 16 طابقاً وعندما كنت أهم بالصعود .. أُصبت بالإغماء وهذا أمرٌ خطير .. إذ هكذا يغرق الأشخاص |
Sonrasında bu veriyi diğer veri tipleriyle birleştirebiliriz, mesela deniz tabanının ne kadar derinde olduğuyla. | TED | وبوسعنا بعد ذلك أن نجمع هذا مع أنواع أخرى من البيانات، مثل عمق قاع البحر على سبيل المثال. |
Ama ölümümüze düşerken internetten yarığın ne kadar derin olduğuna bakabiliriz. | Open Subtitles | لكن بينما نحن بالجو يمكننا تحديد مدى عمق الهوة تفادياً للمخاطر |
açık bir şekilde bu geleneksel yapılar bizim hayata bakışımızı oldukça derinden etkilemektedir. | Open Subtitles | ومن الواضح ، عمق تأثير هذه الهياكل التقليدية في تشكيل مفاهيمنا و منظوراتنا. |
derinlere indikçe, yola başladığınızdaki o şahane mavi su git gide daha koyu maviye döner. | TED | بينما تنزلون في عمق أكثر, ذاك الماء الأزرق الذي نزلتم فيه يخرج درجات أعمق من الزرقة |
İkinci Subay, ADM geliyor, ...ama telsiz sinyali almak için çok derindeyiz, efendim. | Open Subtitles | نتلقى رسالة طوارئ ، و لكننا على عمق كبير لا يمكننا معه تلقي إتصال كامل |
Okyanusların, yaklaşık bir buçuk mil kadar derinlerinde, neredeyse kaynama sıcaklığında suda yaşıyor. | TED | إنه يعيش في أعماق البحار، على عمق حوالي ميل ونصف تقريباً في درجة حرارة غليان الماء. |