| Biliyor musun? Bu hiç adil değil. Andy'nin o paraya ihtiyacı var. | Open Subtitles | أتعلمين أمراً إن هذا غير عادل , فآندي يحتاج هذا المال كثيراً |
| Patronun böyle sevimli bir şeyi sadece kendine saklaması hiç adil değil. | Open Subtitles | هذا غير عادل أن يحظى الزعيم بكلّ المرح رفقة هذه الفتاة الظريفة |
| Kendisini senin desteğine bu kadar bırakması pek de adil değil. | Open Subtitles | يبدو غير عادل أنه سيعتمد اعتمادا كبيرا عليك للحصول على الدعم. |
| Üstüne bir de nazik biri olursam diğer insanlara haksızlık olmaz mı? | Open Subtitles | إذا كنت لطيفة أيضا، سيكون هذا العالم غير عادل على باقي البنات؟ |
| Yani Autobotlar'la çalışıyor olmalıydım. Bana bu yapılan büyük bir haksızlık. | Open Subtitles | يجب أن أعمل مع الأوتوبوتس و إلا كان هذا غير عادل |
| Kesinlikle adil değil ve genellikle.... ...bunu hiç hakketmeyenlere bahşediliyor. | Open Subtitles | و هذا غير عادل و لكنه قانوني بين أولئك الذين يستحقونها على الأقل |
| Bir çocuğun omuzlarına bu sorumluluğu yüklemek ve senden de aynı şeyi istemek adil değil. | Open Subtitles | غير عادل لسؤال طفل تحمل تلك السؤلية واطلب منك عمل نفس هذا الان |
| Onların tek suçu, bir avukat tutamayacak kadar fakir olmaları. Bu hiç adil değil. | Open Subtitles | جريمتهم الوحيدة هي كونهم فقراء جدا لتوكيل محام ، هذا غير عادل |
| Bu hiçte adil değil. Bizim hareketlerimizi çaldınız! | Open Subtitles | لكن هذا غير عادل لقد خدعتمونا وسرقتم حركاتنا |
| Kendimi tamamen ona vermediğimi bildiğini söyledi ve bu ikimiz için de adil değil. | Open Subtitles | لقد قال أنه يعرف أنني لا أقدم كل ما عندي و هذا غير عادل بالنسبة لنا |
| Biliyorsun zorunda olmamalıdır. Bu istemedim. lt adil değil. | Open Subtitles | . لا يتوجب عليك أن تعلمي ، لم تطلبي هذا ، إنه غير عادل |
| Ama bütün gece buradaydım ve April e yapmış olduğumuz davranış hiç adil değil. | Open Subtitles | وما نقوم بفعله لابريل غير عادل على الاطلاق لم يتوجب عليها ان تأتى هنا |
| Kadınları alçaltan veya erkeklere haksızlık eden ya da ırkçı olan şeylere veya tamamına dair. | TED | وما كان مهينًا للمرأة أو غير عادل للرجال أو عنصري، كل هذا. |
| Bu haksızlık olduğu için onları görüp duymadığımı söyleyerek olayı kapattım. | Open Subtitles | لقد أغلقت الأمر لأنهُ كان شيء غير عادل و قلت أنني سوف أثابر لأنني لا يمكنني أن أراهم أو أسمعهم |
| Baktıkça daha da büyük haksızlık gibi geleceğinden sana defol diyeceğim. | Open Subtitles | إذا إستمريت في النظر لكِ أشعر بأن الأمر غير عادل أكثر و أريد أن أخبركِ أن تغربي عن وجهي إذهبي |
| Bu size haksızlık olacaksa, özür dilerim. | Open Subtitles | استسمحك عذرا اذا كان هذا غير عادل بالنسبة لك |
| Ödeyen için haksızlık, ama alacaklı için değil. | Open Subtitles | غير عادل لمن سيدفع لكن ليس لمن يُدفع إليه |
| Hayır haksızlık bu. | Open Subtitles | وسف نجعلك تتفحص اى دليل جمعناه هل هذا كافى لا لا غير عادل غير عادل |
| Benim için de adil değil, adil olmayan şey bu. | Open Subtitles | ليس من العدل ما فعلته معي, ذاك يُحسب على أنّه غير عادل البتّة. |
| George Jefferson adil değildi, kısaydı ve keldi. | Open Subtitles | جورج جيفرسون شخص غير عادل إنه قصير و بدون شعر |
| Mankenlik zor bir meslek, çok adaletsiz. | Open Subtitles | Ooh، العرض a أعمال قاسية، غير عادل جداً. |
| Gibi. Ama herhangi biri adil olmadığını düşündüğü herhangi bir kuralı veto edebilir. | Open Subtitles | بالتأكيد، ولكن يحق لأي شخص الاعتراض على أي حكم يعتقد بانه غير عادل. |
| Önemli davadan haksız yere mi alındınız, yoksa hak etmiş miydiniz? | Open Subtitles | هل طردت بشكل غير عادل من القضية الكبيرة أو او طردت منها |
| Her şeyden daha hızlı bir organizasyonu mahveden şey bir çalışanın kendisine adaletsizce davranıldığını hissetmesi. | TED | الشيء الذي يضعف الثقة في منظمة أسرع من أي شيء آخر هو عندما يشعر الموظفون أنهم يُعاملون بشكل غير عادل. |