Ayrıca, Natalie benim bir randevum olmasından korkuyor, ve annem kendini sansürlemekten aciz. | Open Subtitles | بالضافة ناتالي تشعر بالخوف من خروجي في موعد وأمي غير قادرة سيطرة نفسها |
Çünkü konu ben olduğumda, senin gerçeği söylemekten tamamen aciz olduğunu düşünüyorum. | Open Subtitles | لأنه عندما يأتي الحديث على ذكري أنا أعتقد أنك فى الحقيقة غير قادرة على قول الحقيقة |
Kurbanları aciz kaldığından emin olana dek geri çekilip beklerler. | Open Subtitles | إنهم يتراجعون حتى يكونوا واثقين أن ضحيّتهم غير قادرة |
Bunla başa çıkabilecek gibi düşünüyorsan. | Open Subtitles | إلا لو كنتِ تشعرين أنّكِ غير قادرة على عزفها. |
Doğal iyileşme yeteneğimiz hastalıkla başa çıkamadı. | Open Subtitles | قدرتنا الطبيعية على الشفاء كَانَت غير قادرة على صَدّ المرض |
Belki ben sadece aciz değilim sağ , mutlu olmak ? | Open Subtitles | ربما أنا فقط غير قادرة على أن أصبح سعيدة |
Ayrıca senin gerçeği kabul ettirmende aciz olduğunu da biliyor. | Open Subtitles | وتعلم أيضاً أنّكِ غير قادرة على تجميل الحقيقة. |
Çünkü aynı benim gibi sevdiklerine gerçeği söylemekten aciz bir yalancısın. | Open Subtitles | لأنكِ مثلي، كاذبة غير قادرة علي قول الحقيقة. |
Bu aciz durumundan dolayı tarafsız kalamaz. | Open Subtitles | لذلك هي غير قادرة على ان تكون غير منحازة |
Fakat şimdi de başka bir dala uzanmaktan aciz, havada asılı kaldı. | Open Subtitles | ولكنها الأن بمنتصف الهواء غير قادرة على الوصول لأى فرع. |
En erken yaşamı "Yaşam 1.0" olarak düşünüyorum çünkü gerçekten aptaldı, bakteri gibi, yaşamı boyunca öğrenmekten aciz. | TED | شخصيًّا، أسمي بداية الحياة ب"الحياة 1.0" لأنها كانت غبية حقاً، مثل البكتيريا، غير قادرة على تعلم أي شيء خلال حياتها. |
Yerine bakan doktor da aciz bir durumdaydı... | Open Subtitles | والطبيبة البديلة غير قادرة على العمل |
Beni kendi düşüncelerime güvenmekten aciz kılıyor bu. | Open Subtitles | يجعلني غير قادرة على الثقة في أفكاري. |
Annem kendini sansürlemekten aciz. | Open Subtitles | أمي غير قادرة على مراقبة نفسها |
Hint enstitüleri ve eğitim sistemi, birkaç istisna dışında, inovasyon altyapısını devam ettirecek şekilde ihtiyaç duyulan miktar ve kalitede üreteci öğrencilerden aciz durumda, bu yüzden şirketler bunu aşmak için yenilikçi yollar buluyorlar ama sonucunda bu eğitim sistemini oluşturan hükumetin sorumluluğunu aklamaz. | TED | إن المنظمات والأنظمة التعليمية الهندية، مع بعض الاستثناءات، غير قادرة على توفير الطلاب في الأعداد والنوعية المطلوبة لإبقاء محرك الابتكار هذا مستمراً، لذلك الشركات تبحث عن طرق مبتكرة للتغلب على هذه المشكلة، ولكن في نهاية الأمر هذا لا يعفي الحكومة من مسؤولية إنشاء هذه البنية التعليمية. |
Hayır, işte orada yanlışın var Nico. O kadın saygı duymaktan aciz. | Open Subtitles | أنت مخطئ يا (نيكو) إنها غير قادرة على الاحترام |
Bununla başa çıkamayacaksan, hemen şu an git. | Open Subtitles | إن كنتِ غير قادرة على تحمل ذلك، غادري فورًا. |
Birlikte yaptığımız bir şey ve o bununla başa çıkamıyor. | Open Subtitles | هذا أمر فعلناه سويا. وهي غير قادرة على التعامل مع هذا. |
Olanlarla başa çıkamıyor gibi. | Open Subtitles | و كأنها غير قادرة على الانخراط بما يجري |