Atılgan olmak ve büyük, riskli şeylerde çalışmak sizi doğal olarak huzursuz olmaya itiyor. | TED | فكونك جسوراً والعمل على أشياء كبيرة ومليئة بالمخاطرة تجعل الناس غير مرتاحين بصورة كبيرة. |
Bir ilişkiyi yürütemememiz birbirimizin yanında huzursuz olmamız gerektiği anlamına gelmez. | Open Subtitles | فقط لأننا لسنا جيدين بالمواعدة هذا لايعني ان نكون غير مرتاحين مع بعضنا |
İşte kendimizi huzursuz hissetmemizi istemediğimi söyledim. | Open Subtitles | وأنا لا أريد ان نكون غير مرتاحين في العمل |
Güven bana, rahatsız olabilir ama bu rakiplerini daha çok rahatsız eder. | Open Subtitles | ثق بي هذا غير مريح لكن هذا سيجعلهم غير مرتاحين أكثر |
Toplumdaki sevgi gösterileri insanları çok rahatsız eder. | Open Subtitles | عرض العاطفة على الملأ تجعل الناس غير مرتاحين |
Birçok insan senin gibi birinin kendi küçük kızlarıyla takıldığını öğrendiğinde rahatsız olabilir. | Open Subtitles | الكثير من الناس سيكونوا غير مرتاحين بمعرفة أن شخص مثلكِ يجلس مع فتياتهم المراهقات. |
Noel sadece, Musevi çocukların hafif huzursuz olduğu ve cücelerin Noel Baba'nın yardımcıları olarak, sendikaya bağlı olmadan alçaltıcı ve onları içten içe yavaşça öldüren reklamlarda iş buldukları zaman da değildir. | Open Subtitles | كرسيمس ليس فقط وقت حينما اطفال اليهود يكونون غير مرتاحين والاقزام يحصلون على وظيفة كمساعدين لسانتا |
Komutanım, bağırışlarınız tutsakları huzursuz ediyor. | Open Subtitles | سيدي, صراخك يجعل السجناء غير مرتاحين |
Sadece işten uzakta olunca huzursuz oluruz sanıyordum. | Open Subtitles | لقد ظننت بأننّا سنكون غير مرتاحين |
Biraz huzursuz görünüyorsunuz. | Open Subtitles | ومتلائمين معها... تبدون جيمعا غير مرتاحين |
Bu onları huzursuz eder. | Open Subtitles | فهو يجعلهم غير مرتاحين. |
Devam ettikçe ediyorlardı baban ve ben çok rahatsız olduk. | Open Subtitles | وظلوا يتشاجران أكثر فأكثر والدك وأنا أصبحنا غير مرتاحين |
Tamam, çocuklar burada başka insanlarda var bu çok rahatsız edici. | Open Subtitles | ثمة أناس آخرين غير مرتاحين |