Elinizde ne kanıt varsa var, ama o sizin çocuğunuz değil. | Open Subtitles | مهما كان الدليل الذي تعتقدين أنّه موجود , فإنّه ليس إبنكِ |
Rastgele bir ölüm makinesi değil, kişisel bir imzan gibi. | Open Subtitles | فإنّه ليس آلة قتل عشوائيّ، بل إنّه توسيم شخصيّ |
Her ne dinliyorsan, müzik değil bunun adı. | Open Subtitles | أيّما يكون ما تنصت إليه، فإنّه ليس موسيقى. |
Her nereye götürdülerse Bölge'de bir yerde değil. | Open Subtitles | أيًّا يكُن المكان الذي يخبّئنّه فيه، فإنّه ليس في الحيّ الفرنسيّ. |
Benim ve sizin halkınızın geçmişi düşünüldüğünde durum söylediğiniz kadar basit değil. | Open Subtitles | بالعودة إلى تاريخ قومي وقومك فإنّه ليس نظيفًا كما تجعلينه يبدو |
Pençe değil, nihayetinde o asla bir kedi olmadı. Bir sorun olduğundan falan değil-- | Open Subtitles | ليس المخالب، فإنّه ليس قطّاً، لاأقولأن ثمّةعلّةفيذلك... |
DickersonBu İşin İçinde Olsa Bile Fae değil. | Open Subtitles | حتى لو كان "ديكرسون" مُشاركاً 'فإنّه ليس ب'فاي |
Günün ne kadar kötü olursa olsun, Michelle Twohey' inki kadar kötü değil. | Open Subtitles | حسناً، بغضّ النظر كمْ يُعتبر يومكِ بائساً، فإنّه ليس سيئاً مثل (ميشيل تيوي). |
Demek istediğim burada olduğu halde aslında burada değil. | Open Subtitles | -لا ما أعنيه هو حتى بالرغم من أنّه هنا، فإنّه ليس هنا |
Çünkü o John değil ve her kimse, bizden biri değil. | Open Subtitles | لأنّه ليس (جون)، وكائناً مَن يكون، فإنّه ليس منّا |
- Evet, öyleyim. Walter, rica ediyorum. Bu şeyi kurcalamayı bırak, güvenli değil. | Open Subtitles | (والتر)، رجاءً عليكَ أن تكفّ عن استقصاء هذا الأمر، فإنّه ليس آمنًا |
Eileen'ı Roddy öldürmedi ve Caitlyn onda değil. | Open Subtitles | (رودي) لمْ يقتل (آيلين)، لذا فإنّه ليس لديه (كايتلن). |
Beau'nun kusuruna bakma. Espri modunda değil. | Open Subtitles | لا تؤاخذ (بو)، فإنّه ليس بمزاج للطرائف العفويّة. |