Doğru, tüm bu mülteciler ekmek kırıntıları için çalışacak. | Open Subtitles | صحيح ، وجميع هؤلاء اللاجئين سيعملون من اجل فتات خبز. |
Yani köftenin içinde kıyma, ekmek kırıntıları ve baharat var. | Open Subtitles | رغيف اللحمه عباره عن فتات خبز و بعض التوابل و لحمه مفرومه |
Shaggy'nin yanında ekmek kırıntıları vardı revirde Manami'ye verilen ekmeğin aynısıydı. | Open Subtitles | كان هناك فتات خبز بجانب الكلب وكان نفس الخبز الذي اعطي لمانامي في دار الحضانة |
Aban'ın evini bulduk, ama bazen ipucu mu buluyorum yoksa Ekmek kırıntısı mı, söylemek güç. | Open Subtitles | (وجدنا منزل (آبان ولكن لا يمكننا القول اننا عثرنا علي خيوط أو فتات خبز |
Ekmek kırıntısı da yok. | Open Subtitles | ولا حتى فتات خبز |
Maura bize kırıntı bırakmak için, onu ısırmış ya da burnunu yumruklamıştır. | Open Subtitles | لقد عضته أو لكمته على أنفه، شيء ما لتترك لنا فتات خبز |
Kazağının üstünde kırıntı var! | Open Subtitles | يوجد هناك فتات خبز على قميصكِ. |
Yani bana doğum günü ekmek kırıntıları mı bıraktın? | Open Subtitles | إذا فقد تركتِ لي فتات خبز يقودني لعيد الميلاد؟ *معاً* |
Bayan Hampton, aradığımız şey sayısal ekmek kırıntıları. | Open Subtitles | يا سيدة (هامبتون) ، نحن فقط نبحث عن فتات خبز رقمي |
Ne bir ayak izi, ne de ekmek kırıntıları... | Open Subtitles | لا بصمات لا فتات خبز. |
Ekmek kırıntısı kadar bir ipucu verdiğime eminim. | Open Subtitles | أثر فتات خبز المرح. |
Ekmek kırıntısı gibi. | Open Subtitles | مثل فتات خبز. |