"فريستها" - Translation from Arabic to Turkish

    • avını
        
    • avlarını
        
    • av
        
    • avına
        
    • avı
        
    • avları
        
    • avının
        
    Kaplumbağa avını yerken hassas korneasının yanmasını önlemek için dikkatle gözlerini kapatır. Open Subtitles بينما تلتهم السلحفاة فريستها تغلق عيونها بعناية لتتفادى اللدغ إلى قرنيتها الحساسة
    avını çok etkili bir şekilde avlayabilmesini sağlayan karmaşık yollar oluşturmuş. Open Subtitles صنعت شبكة مُعقدة من المسارات، تُمكنها من اصطياد فريستها الحشرية بفعالية تاّمة.
    Gerçek kurtlar koku duyuları sayesinde avlarını kilometrelerce uzağa kadar takip edebilmeleriyle bilinirler. Open Subtitles الذئاب الحقيقية معروفة بأنها تتبع فريستها حتى بعد مائة ميل يوميًا بواسطة الرائحة
    Akrepler avlarını deniz dışında avlamaya başladı, sülükler solucan haline geldi. TED العقارب إتبعت فريستها خارج البحر. و الديدان أصبحت قواقع.
    Daha sonra yuvasında yiyebilmesi için av canlı canlı kozalanır. Open Subtitles الذكورِ يَتنافسونَ للفت انتباهِ الأنثى وأحضار الهدايا لها وهى تبقى فريستها حيه داخل الشرنقه حتى تستطيع اكلها فى عشها
    - Demek istediğim seninle sadece avına daha çok yaklaşabilmek için flört ediyor. Open Subtitles ..أنا اقصد أعني إنها تتقرب إليك من اجل .إلقاء القبض علي فريستها فقط
    Dişi, avı yuvasında yiyebilmek için onları canlı canlı kozalamış. Open Subtitles دعنى اريك شئ؟ اترى,فريستها تبقى حيه داخل الشرنقه حتى تستطيع اكلها فى عشها
    Bu kulaklar, çimenlerin içinde gizlenen avları bulmasını sağlar. Open Subtitles حيث تساعدها على تحديد موقع فريستها بين الأعشاب
    Bir kartalın iğne uçlu pençeleri, avının kafatasını delip geçebilir. TED كما وتستطيع مخالب النسور الشبيهة بالإبر ثقب جماجم فريستها.
    avını tuzağa düşürmek için ipekten bir olta atar. Open Subtitles لتخدع فريستها ، فإنها تقوم بالصيد بخيط من الحرير.
    avını garantiye aldığında yemek için zamanı boldur. Open Subtitles وعندما تكون فريستها مضمونه فهى تأخذ وقتها فى وجبة طعامه
    Sengi, avını en kolay şekilde avlamasını mümkün kılan karmaşık bir yol şebekesi oluşturmuş. Open Subtitles صنعت شبكة مُعقدة من المسارات، تُمكنها من اصطياد فريستها الحشرية بفعالية تاّمة.
    Haty, onun avını taklit eden bir yem kullanarak Mohammed'e dönmek için eğitimiş. Open Subtitles هاتي مُدربة للعودة لمحمد باستخدام طعم يشابه فريستها
    Avlanma topraklarına ulaşınca, avlarını bulmak için deniz aslanları üstün görüşlerine güvenirler. TED بمجرد وصول أسود البحر إلى منطقة صيدها، تعتمد على رؤيتها الثاقبة للعثور على فريستها.
    Timsahlar avlarını yerken, gözyaşı dökerler. Open Subtitles التماسيح تذرف الدّمع بينما تلتهم فريستها.
    Raptor'lar bir koşucunun kısa bacaklarına sahipler ve avlarını uzun bir süre takip etmezler. Open Subtitles لها أرجل قصيرة للجري ولا تطارد فريستها لمدة طويلة
    Karanlıkta görünmez olup avlarını el yordamıyla ararlar. Open Subtitles ..غير مرئية في العتمة عمياء تتلمس فريستها
    Ama avlanırken av da olurlar. Open Subtitles ..لكن بينما تطارد فريستها فهي تُطارَد أيضًا
    O halde av avcıyla başlar -burada solda aşağıda görünüyor- orada sessizce oturuyor ve olası avının kur yapmasına kulak misafiri oluyor ve şu şekilde geçiyor konuşma. TED فالصيد يبدأ بالمفترس، تظهر هنا في أدنى اليسار، حيث تجلس بهدوء وتسترق السمع لحديث التودد الصادر من فريستها المستهدفة، وهنا توضيح لما قد يحدث.
    Şu direğe gidiyor, dönerek uçuyor, sonra birden avına doğru iniyor, onu kapıp yavrulara götürüyor. Open Subtitles تذهب للعمود,ثم ترفرف, وبعدها تنقض على فريستها, تحمله إلى الصِغار.منظر مدهش.
    Büyük otlarla kaplı Afrika'nın savanalarında çitanın avına doğru sakin bir şekilde yürüyüşü. Open Subtitles مختبيء وسط الحشائش الطويلة في غابات السافانا الإفريقية أنثى الفهد الصيادة تتحرك خلسة نحو فريستها
    avı beraberinde leş yiyicileri de getirmişti, ve onlar onun bir zayıflığı olduğunu hissedebiliyorlardı. Open Subtitles فريستها جلبت معها متتبعيّ الجيف من الحيوانات القمَّامة وباستطاعتهم أن يشعروا ببعض الضعف بها.
    Biraz düşündüğünüzde şuna benzetilebilir: Avcı nüfus, besinini temin ettiği avları yok etmede öyle bir başarı sergiliyor ki sonunda açlığa mahkûm oluyor. TED لو فكرتم حولها، إنها تشبه قليلًا قطاع من الحيوانات المفترسة، التي تفتك بتفوق فريستها التي سوف تتغذى عليها، وفي نهاية المطاف، تعاني وتموت من الجوع.
    Artık avının üstüne atılan kuşları yakalayabilecek kesinlikte isabet hassasiyetine sahibim. Open Subtitles "لكنّي الآن أتمتّع بالتركيز التام في صيد الطيور أثناء إصتيادها فريستها"

    Most frequent words and phrases

    Arabic-Turkish: 10k, 20k, more | Turkish-Arabic: 10k, 20k, more