| - siyah elbise. - Adamın elinde bulduğumuz kumaş gibi. | Open Subtitles | فستان أسود قصير إنه نفس القماش الذي وجدناه في يده |
| Küçük bir siyah elbise, süslü bir şişe viski bir de azmış bir İrlandalı güvenlikçi. | Open Subtitles | فستان أسود قصير زجاجة ويسكي معتقة و حارس أمن أيرلندي محب للجنس |
| Senin siyah elbise giydiğini hiç görmemiştim. Siyahtan nefret ediyorsun sanıyordum. | Open Subtitles | "لم أرَكِ ترتدين فستان أسود من قبل يا "نيك اعتقدت أنكِ تكرهين اللون الأسود |
| Bahçede yürüyen bir hanımefendi... ufak tefek biriydi üzerinde siyah bir elbisesi vardı. | Open Subtitles | سيدة فى حديقة كانت ذات شعر فضى كما أنها كانت نحيلة وترتدي فستان أسود |
| Hem, bütün kadınların siyah elbisesi vardır. | Open Subtitles | لكن على أي حال جميع النساء لديهن فستان أسود |
| Senin siyah elbise giydiğini hiç görmemiştim. Siyahtan nefret ediyorsun sanıyordum. | Open Subtitles | "لم أرَكِ ترتدين فستان أسود من قبل يا "نيك اعتقدت أنكِ تكرهين اللون الأسود |
| siyah elbise ve garip mavi gözler. | Open Subtitles | فستان أسود... وعينين زرقاوين غريبتين. |
| siyah elbise, beyaz elbise. | Open Subtitles | فستان أسود ، فستان أبيض |
| Ms. Kringle pembe detaylı siyah elbise giymişti. | Open Subtitles | السيدة (كرينغل) كانت ترتدي فستان أسود بتقليم وردي |
| O zaman siyah bir takım elbise aramaya başlarım. | Open Subtitles | حينئذ لو كنت مكانك، لبدأت البحث عن فستان أسود |
| Her kadının küçük, siyah bir elbiseye ihtiyacı olur. | Open Subtitles | كل فتاة تحتاج إلى ف.أ.ب L.B.D Little Black Dress: فستان أسود بسيط |
| Gelin siyah bir kokteyl elbisesi giyiyordu. | Open Subtitles | العروس كانت مرتدية فستان أسود ملون |