Sen çoktan parçalanmışsın sevgili oğlum. Ancak tamir edilemez değilsin. | Open Subtitles | إنّك منكسر فعليًّا با بنيّ العزيز، لكن ليس لحد يستعصي على الإصلاح. |
Er ya da geç ipleri salacak. Belki de çoktan salmistir. | Open Subtitles | آجلًا أم عالجًا ستنفلت جماحه، أو ربّما انفلتت فعليًّا. |
Yok, hiyerarşik düzen için dövüşüyorlar. Kimin alfa olduğunu Zaten biliyorlar. | Open Subtitles | لا، هذا فقط لرتيب المقامات داخل القطيع، وهم يعلمون القائد فعليًّا |
Hanım arkadaşın ne kadar mühim bir görev üzerinde olduğumuzu söyledi mi bilmem ama burada zamana karşı yarışıyoruz ve Zaten planımızın çok gerisinde kalmış durumdayız. | Open Subtitles | لا أعلم ماذا قالت لك صديقتك عن الطبيعة الخاصّة لمهمّتنا. لكنّها حساسة للوقت وإنّنا فعليًّا متأخّرون جدًّا. |
Buradan da anlıyorum ki o aslında ölmedi. | Open Subtitles | مما يدفعني للظن بأنّه ليس ميّتًا فعليًّا. |
Burada cidden kalabileceğimizi düşünerek umutlanmaktan korkuyorum. | Open Subtitles | "أخشى أن أرتفع بسقف آمالي وأظنّ فعليًّا أن بإمكاننا البقاء هنا" |
Sana ciddi ciddi aşık olduğum zamanları hatırlaması gerçekten güç. | Open Subtitles | أتعلم، يصعب عليّ تذكُّر تلك الفترة حين كنت مغرمة بك فعليًّا. |
Tek sorun, ben tek hastası olan bir adamım ve sana çoktan bağlandım. | Open Subtitles | المشكلة الوحيدة أنّي رجل أمرّض مريضًا واحدًا وإنّي فعليًّا ملتزم بتمريضك. |
Onu çoktan öldürdüğümü düşünürsek.. ..bu biraz zor olacak. | Open Subtitles | هذا سيكون صعبًا بما أنّي قتلتها فعليًّا. |
Dur, kendin söylemiştin. Mesafa 6 saat. Finn çoktan gitti. | Open Subtitles | مهلًا، قلتِها بنفسك، إنّها تبعد 6 ساعات، (فين) هناك فعليًّا. |
İnsanların ölmesine çoktan sebep oldu bile. | Open Subtitles | إنّه فعليًّا تسبب في قتل الناس. |
Eğer Dahlia Klaus'un çocuğunu hissetmişse çoktan yola çıkmıştır bile. | Open Subtitles | إن شعرت (داليا) بطفلة (كلاوس)، فإنّها فعليًّا في طريق قدومها. |
Bence bu göreve uygun olmadığını çoktan ispatladın. | Open Subtitles | أظنك برهنت فعليًّا أن لا طاقةَ لك بهذا. |
Numaranı telefonuma acil durumda aranacak vampir olarak kaydettin Zaten. | Open Subtitles | إنّك فعليًّا سجّلت رقمك على هاتفي كخط طوارئ مصّاصي الدماء خاصّتي. |
Nasıl yapılacağını öğrenirim diyordum hep ama sen Zaten ne yapılması gerektiğini biliyorsundur diye düşündüm. | Open Subtitles | لطالما فكرت بتعلّم تركيبهم، لكنّي أشعر أنّك عليم بذلك فعليًّا. |
Zaten bana ait olan şey üzerinden pazarlık yapman ne kadar da tuhaf. | Open Subtitles | عجيب أن تساوميني على ما هو ملكي فعليًّا. |
Bunlar iki ayrı oda aslında ve biz bir tanesini temizledik. | Open Subtitles | حسنٌ، هاتان غرفتان منفصلتان، وقد فتّشنا هذه الغرفة فعليًّا. |
Fakat bazen en kötü sonlar bile aslında bir son değilmiş. | Open Subtitles | لكن أحيانًا، حتّى أسوأ النهايات لا تكون نهايات فعليًّا بالمرّة. |
I tahmin ı, bir insan aslında ne kadar berbat olmak unuttum | Open Subtitles | أظنني نسيت كم أن كون المرء إنسانًا بغيض فعليًّا. |
Burada cidden kalabileceğimizi düşünerek umutlanmaktan korkuyorum. | Open Subtitles | "أخشى أن أرتفع بسقف آمالي وأظنّ فعليًّا أن بإمكاننا البقاء هنا" |
Ben oraya cidden varabilelim istiyorum. | Open Subtitles | انظر، أريد أن نصل لهناك فعليًّا. |
Siz bu olayları ciddi ciddi yaşamamışsınız. | Open Subtitles | إنّك لم تمرّ بموقف معدوم الخيارات فعليًّا. |