gitti. Gail ve ben gülmekten kırıldık. | Open Subtitles | . فغادر وبعدها لم نتوقف انا وحايل عن الضحك |
Onu bir şey bilmediğime ikna ettim ve gitti. | Open Subtitles | أقنعته أنني لا أعرف شيئاً، فغادر |
Telefon geldi ve apar topar gitti. | Open Subtitles | تلقى مكالمة هاتفية ، فغادر على عجلة |
Büyük sorunları vardı ve çekip gitti. | Open Subtitles | كان لديه مشاكل كبري فغادر وحسب |
İşini yaptı, parasını verdim, çekti gitti. | Open Subtitles | لقد قام بعمله. دفعت له، فغادر. |
Tek kelime etmeden çıkıp gitti. | Open Subtitles | فغادر دون أن ينبس ببنت شفه |
Stefan veda bile etmedi. Damon ve Bonnie öldü ve o da öylece gitti. | Open Subtitles | (ستيفان) لم يلقِ الوداع، (دايمُن) و(بوني) ماتا، فغادر وحسب. |
- Doğruyu söylemek gerekirse o kadar alt üst olmuştu ki, biraz güçlenmek için Rolliver'a kadar gitti. | Open Subtitles | -لأخبرك بالحقيقة ... كان يشعر بالاستياء، فغادر لحانة (روليفر) ليستنهض قواه |
Damon ve Bonnie öldü ve o da öylece gitti. | Open Subtitles | (دايمُن) و(بوني) ماتا، فغادر وحسب. |
Saat beşe geliyordu. Ross da dâhil herkes gitti, | Open Subtitles | فغادر الجميع بضمن (روس |
Sonra herkes İHOP'a gitti. | Open Subtitles | (فغادر الجميع الى (آي هوب |