Sadece o değil, odamın dışında asılı sapık bir Betty Crocker'ım var. | Open Subtitles | ليس فقط ذلك اصبحت بيتى كروكير مجنونة متعلقه خارج غرفتى |
Sadece o piçi değil, onun soyundan olan... ..her bireyi avlayıp derisini yüzeceğim. | Open Subtitles | ليس فقط ذلك الوغد بل سَأُصطاد وأَذْبحُ كُلّ فردَ من ذريته |
Size genç bayanın ortadan kaybolduğunu ve arkasında Sadece bu camdan ayakkabıyı bıraktığını haber vermekten üzüntü duyuyorum efendim. | Open Subtitles | أنا أسف لأعلمك تلك الفتاة أختفت وتركت خلفها فقط ذلك الحذاء الزجاجى |
Bilmiyorum, Ben...işte Sadece bu garip duygu var, ve.... bana dokunmasını istemedim. | Open Subtitles | لا أدري، لدي فقط ذلك الشعور الغريب الذي لا أريده منه أن يلمسني |
Bir insan için tek bir kimlik olduğunu düşünürsen eğer, "Ben yalnızca X'im, Hepsi bu, birçok şey olamam, sadece buyum", bu, sorunun başlangıcıdır. | TED | إذا فكرت بأن هناك هوية واحدة فقط للشخص الواحد " أنا فقط س، هذا هو، لا أستطيع أن أكون اشياء متعدده، أستطيع أن أكون فقط ذلك" هذه هي البداية للمشكلة. |
Bu sadece hepimizin ölmesine neden olacak asil bir duygu. | Open Subtitles | إنه فقط ذلك النوعِ مِنْ الشعورِ النبيلِ الذي سَيَقتلنا جميعاً |
Ve sonunda bir ilişkim olduğunda sadece ama Sadece o kişiye ait olacağım. | Open Subtitles | وأخيراً عندما أرتبط سأكون ملكاً لذلك الرجل و فقط ذلك الرجل |
Her zaman yanında mı taşıyordun yoksa Sadece o sabah mı? | Open Subtitles | كنت تحمله دوما معك أم فقط ذلك الصباح |
Sadece o değil, ayrıca mücadelemde bana destek olsun. | Open Subtitles | ليس فقط ذلك ، بل سيساندني في كفاحي |
Sadece o değil. | Open Subtitles | انه لَيسَ فقط ذلك. |
- Atam Yaşlılardan mıydı? - Sadece o değil Will. | Open Subtitles | سلفي كان من القدماء ليس فقط ذلك يا (ويل) |
..Sadece o değil.. | Open Subtitles | ليس فقط ذلك الرجلِ |
Sadece bu kadar da değil, sanırım ters yürüyen eşek kadar aptalsın. | Open Subtitles | ليس فقط ذلك بل انت غبي مثل الحمار |
- Durum bu mu? - Evet, ama Sadece bu değil. | Open Subtitles | هل ذلك السبب نعم ولكن ليس فقط ذلك |
Sadece bu da değil iyi bir iş çıkardın. | Open Subtitles | ولَيس فقط ذلك لقد قمت بعمل رائع |
Kimse azarlanmaktan şikayetçi değil, sadece, bu fikre nereden kapıldılar bilmiyorum ama azarlanmak için para aldıklarını sanıyorlarmış. | Open Subtitles | انه فقط ذلك أنهم يعتقدون... ولا اعلم من اين اتوا على هذا... ذلك بأنهم لن يدفع لهم لكي تساء معاملتهم |
Sadece bu değil. Onun yokluğundaki rolümü de hatırlattı. | Open Subtitles | ليس فقط ذلك دوري في عدم وجوده معنا |
Sadece bu mu... | Open Subtitles | نحنلا نعرفلحد الآنإذانحنيمكنأن نأتمنهم . - هو فقط ذلك... |
"Merhaba Joe. Nasılsın?" Hepsi bu. | Open Subtitles | "اهلًا ياجو, كيف الحال" فقط ذلك |
Ama benimle bir daha sevişmek istemiyorsun, Hepsi bu. | Open Subtitles | أنا i هو فقط ذلك... هو فقط بأنّك لا تريد إلى أبدا إنكحني أبدا ثانية، ذلك كلّ. |
Kimseyle konuşmuyorum Clark. Sadece yüksek sesle düşünüyorum, Hepsi bu. | Open Subtitles | لا أتكلم مع أي أحد (كلارك) أنا فقط أفكر بصوت عالي فقط ذلك |
Bu sadece alçak gönüllülük değil iyi bir polis olacağımdan şüphem yok. | Open Subtitles | حسنا، اشكركم, رجال. إنه ليس التواضع فقط ذلك يجعلني أشك انني سأكون جوالا جيدا |
Bu, sadece birkaç dakika önceydi. | Open Subtitles | كان فقط ذلك منذ دقائق قليلة |