"فقط لكنه" - Translation from Arabic to Turkish

    • sadece
        
    Temsilimiz sadece mizahi değil, ders vericidir de... Open Subtitles هذا العرض ليس للامتاع فقط لكنه تعليمى ايضا
    Bu sadece kötü de değil. Bu kadar uzun süre hayatta kalabilmene şaşırıyorum. Open Subtitles ليس سيئاً فقط, لكنه رائع أن تضل حياً إلى هذا الوقت.
    sadece aileme zarar vermeye çalışmayıp iyi oyunculuktan da anlamayan birinin onları satacağımı düşünmesi ve şu kapıdan içeri girdiğimde kafasına şu dekoratif sabunları fırlatmayışım yapmacık olurdu. Open Subtitles من أجل شخص لا يحاول إيذاؤهم فقط لكنه لا يعرف التمثيل الجيد ان دخل من عبر هذا الباب و أعطاه صوراً شخصية و صابون للتزيين
    Annesi sadece bir saat ötede yaşıyor ama Darren onun maça gelmesine izin vermiyor. Open Subtitles تعيش أمه على بعد ساعة فقط لكنه لم يسمح لها أن تحضر أي مباراة له
    Sanki bana sadece bana bakmıyordu, ama bende içimde birşeyler görüyordu. Open Subtitles كأنه لم يكن ينظر إلى فقط .. لكنه كان يفتقد إلى شيئ ما فى
    Bir bitkinin gelişebilmesi için sadece besin alması yetmez, ...aynı zamanda bu besinleri dengeli alması gerekir. Open Subtitles ليزدهر النبات ، لا يحتاج لكمية كافية من المواد الغذائية فقط لكنه يحتاج إلى كمّيّة متوازنة منه
    sadece onun değil benim de aptal olduğumun bir kanıtı olur. Open Subtitles ذلك لا يجعلها غبية جداً فقط لكنه على ما يبدو يجعلني أنا غبي جداً
    Eğer kurbanlarını canlı yakıyorsa sadece sadist değil, sabırlı da demektir. Open Subtitles ان كان يحرق الضحايا و هم احياء فهو ليس سادي فقط لكنه صبور أيضا
    Telford sadece harika bir müze değil dönemin en güzel yapılarından biriydi. Open Subtitles ..... ان تلفورد لم يكن يعد متحفاً عظيماً فقط لكنه كان يعد من عجائب عصره...
    sadece "bir dans" dedim, ama o aldırış etmedi. Open Subtitles " قلت " رقصة واحدة فقط لكنه كان يطمع في المزيد
    Evet, Sokka sadece dalga geçiyordu ama haklıydı. Open Subtitles أجل, ساكا كان يمزح فقط لكنه محق
    Hayır, sadece yiyiştik ama bayağı bayağı muhteşemdi. Open Subtitles لا نحن سوف نخرج فقط لكنه اعجاب جميل
    sadece öyle değil, o aynı zamanda hırsızın ki. Open Subtitles - ليس هذا فقط , لكنه . حرامى مشهور أيضاً
    sadece birkaç kez geldi ama herkesi tedirgin etti. Open Subtitles جاء لبضعة مرات فقط لكنه أخاف الجميع
    Rommel sadece silah, mühimmat ve taktik açıdan değil siyasi açıdan da avantaja sahipti. Open Subtitles لم يكن "رومـيـل" متفوقاً على ...البريطانيين فى التخطيط و المعدات فقط لكنه أيضاً كان يحظى بثقة.. "قائده السياسى...
    Bak Mini, bedenimizin sadece yemeğe ihtiyacı yok bedenimiz başka şeyler de ister. Open Subtitles أنظري، (ميني)، جسمنا ...لا يحتاج الغذاء فقط لكنه يحتاج العديد من الأشياء الأخرى...
    Ama gene de sadece bir kişiydi. Open Subtitles فقط... لكنه لا يزال فقط مع شخص واحد.
    Kurtulan arkadaşlar, diğer ses duyan insanlar, yoldaşlar ve birlikte çalıştıklarım; Benden asla vazgeçmeyen, bir gün ona geri geleceğimi bilen ve ne kadar sürerse sürsün beklemeye razı olan annem; benimle sadece kısa bir süre için çalışan ama tedavinin yalnızca mümkün olduğu değil aynı zamanda kaçınılmaz olduğu inancını pekiştiren, o tekrarlayan, yıkıcı dönemde dehşete düşmüş aileme "Umudunuzu yitirmeyin" diyen doktor. TED رفاقي الناجين، رفاقي سامعي الأصوات، الأصدقاء والمتعاونين، الأم التي لم تتخلى عني بتاتاً، التي كانت على علم أنني سأعود إليها والتي كانت على استعداد لانتظاري مهما استغرقت من الوقت. الطبيب الذي عمل معي لفترة وجيزة فقط لكنه عزز من اعتقاده بأن الشفاء ليس ممكناً فحسب، بل حتمياً، وخلال فترة مدمرة من الانتكاس أخبر أسرتي المرعوبة "لا تفقدوا الأمل.

    Most frequent words and phrases

    Arabic-Turkish: 10k, 20k, more | Turkish-Arabic: 10k, 20k, more