"فكرة أن" - Translation from Arabic to Turkish

• düşüncesi
• haberim
• olma fikri
• olması fikri
• olması fikrini
• olduğu fikrine
• olduğu fikri
• olma fikrini
• olduğu fikrini
• olduğundan haberi
• olduğunu bilmiyordum
• olduğu fikrinden

Sonuç olarak, iş adamı olan bir baba için zorluklara dayanıklı olan MBA kızı olması düşüncesi bile dayanılamayacak kadar güzeldir.
وكنتيجة، الأب رجل الأعمال سوف يحب فكرة أن ابنته الحاصلة على أستاذية إدارة الأعمال لديها رؤى صلبة

Bira kutularının böyle patladığından haberim yoktu.
لم يكن لدي أدنى فكرة أن علب البيرة ستنكسر بتلك الطريقة

Onlarla yüzleşme ya da bilmiyormuş gibi davranma konusunda kararsızsan çünkü yalnız olma fikri seni aldatan biriyle beraber olma fikrinden daha kötü geliyorsa ne yaparsın?
وأنت لا تعرفي ما العمل، هل تواجهِ بهذا أم تتظاهري بأنك لا تعلمي لأن فكرة أن تعيش وحيداً هي أسوء من العيش مع شخص خدعك

Yoksa derdin elimde silah olması fikri mi?
إلا إذا كنتِ لا تحبين فكرة أن يكون معى سلاح؟

Eşlerinin yünle meşgul olması fikrini Romalılar sevmiş görünüyor.
أحب الرومان فكرة أن زوجاتهم يعملن على غزل الصوف.

Eğer bir casus iseniz, sizi öldürmek isteyenler olduğu fikrine alışırsınız.
عندما تكون جاسوسا، عليك العيش ومعك ..فكرة أن الناس يريدونك ميتا

Pasif mücadelenin sokak protestolarına eşit olduğu fikri gerçek bir problem.
تعد فكرة أن النضال السلمي مساوية للاحتجاج في الشارع مشكلةً حقيقيةً.

Onu kendinden bile koruyabilecek birine sahip olma fikrini deli gibi severdi.
لقد أحب فكرة أن هنالك دائما شخص بجانبه لكي ينقذه من نفسه

Ve Japonlar duygularını ifade etmenin kötü bir şey olduğu fikrini terk ediyorlar.
و بدأ اليابانيون يتخلون عن فكرة أن إظهار المشاعر أمر سيء

Çocuk gün boyu çizgi roman karakteri bir piskopat hakkında okuyordu, ama babasının bir piskopat olduğundan haberi bile yoktu.
طفل يضيع كل يوم بالقراءة عن المضطربين عقلياً ليس لديه أدنى فكرة أن والده قاتل

Zamanda yolculuk edip böyle edebi eserlere konu olmuş birinin var olduğunu bilmiyordum.
لم تكن لدي أدنى فكرة أن رجل خارج وقته أنهكه الوقت بشكل مجازي

Vatandaşlık görevi olarak sadece oy verme düşüncesi pek bir anlam ifade etmiyor artık.
فكرة أن التصويت هو النشاط الوحيد في المواطنة لا معنى لها بعد الآن.

Ama beni heyecanlandıran şey ise bu hikâyelerle hapsi farklı şekilde algılayabileceğimiz düşüncesi.
ولكن ما يثيرني هو فكرة أن هذه القصص يمكن أن تدفعنا إلى التفكير في السجن بعبارات مختلفة.

Sizler güvenlik birimine başvurup kayıpların listesini isteyinceye kadar o çantanın kaybolduğundan haberim bile yoktu.
لم يكن لدي فكرة أن الحقيبة سرقة حتى إتصلتم بالأمن تطلبون الجرد

Polis olma fikri, hayatım boyunca sevdiğim tek şey olabilir, insanlar da dahil.
فكرة أن أكون شرطي ربما هي الشيء الوحيد .. الذي أحببته يوماً يشمل ذلك الأشخاص

Andre'nin birisine silah doğrultmuş olması fikri, bu çok saçma.
حسناً,فكرة أن يوجه آندر مُسدس تجاه شخصٌ آخر،هيَفكرةسخيفة.

Bobby ve Sally'nin kendi evleri ve aileleri olması fikrini sevmeme rağmen.
بالرغم من أنني أحب فكرة أن (بوبي) و (سالي) لديهما شقتان وعائلتان

Ben bu dünyada anladığımız şeylerden çok anlamadığımız şeyler olduğu fikrine sıcak bakan insanlardanım.
أنا واحد من هؤلاء الناس الذين هو مريح مع فكرة أن هناك أكثر يدور في هذا العالم أننا لا نفهم من كل الأشياء التي نقوم به.

Fakat ortada yoksullarla ilgili yanlış bir şeyler olduğu fikri, yalnızca Bayan Thatcher'la sınırlı değil.
لكن فكرة أن هناك خطأً في الفقراء أنفسهم لا تقتصر على السيدة ثاتشر.

Bu çocuğun hayatının bir parçası olmayacağıma rağmen tek anne olma fikrini seviyorum.
رغم إنني لا أمثل جزءا من حياته, أنا أحب فكرة أن أكون الأم الوحيدة

O pislik, erkeklerin kadınlardan üstün olduğu fikrini savunuyordu.
الزحف كان يدافع عن فكرة أن المرأة أدنى من الرجل.

Jason'ın Alison'ın Welby'de olduğundan haberi yoktu.
جيسون لم تكن لديه أي فكرة أن آليسون في ويلبي

Sizin o aileyle bir bağlantınız olduğunu bilmiyordum.
لم تكن لدي أي فكرة أن لك صلة بهذه العائلة

Bunların demode eski yerler olduğu fikrinden kurtulmak istiyordum. Hani şu herkesi sıkan, bilirsiniz, dedenizin zamanından kalma olmasın.
ما أردت فعله هو تبديد فكرة أن تلك المكتبات قديمة وعتيقة، كنوع الأماكن التي يضجر الجميع منها، ليست مكتبات أجدادكم.