"فلا يوجد" - Translation from Arabic to Turkish

    • yoktur
        
    • yoktu
        
    • kalmaz
        
    • bir şey yok
        
    • olamaz
        
    • hiçbir
        
    Ama sorumsuzca davranırlarsa bu konuda yapabileceğimiz bir şey yoktur. Open Subtitles ولكن عندما لا تفعلون ذلك فلا يوجد لدينا خيارات كثيرة
    İş saat yapmaya gelince acele etmek diye bir şey yoktur. Open Subtitles حينما يكون العمل صنع الساعات يا أبتاه فلا يوجد مايسمى بالسرعة
    Öteki yerlerde de gündeliğimizi çıkaracak kadar altın yoktu. Open Subtitles أما الأماكن الآخرى , فلا يوجد بها ذهب يكفى لدفع أجورنا
    Çoğu ölüm döşeğindeydi. Götürecekleri başka yer yoktu. Open Subtitles ومعظمهن يحتضرن، حتى لو كانت أمراض معدية فلا يوجد مكان آخر لوضعهن فيه
    Ve eğer bu nakit sorununu halledemezsem burayı size kiralamanın bir cazibesi kalmaz. Open Subtitles و إن لم أستطع التعامل معا هذا المال فلا يوجد دافع لأن أأجر لكِ المكان
    Pekâlâ, millet, devam edin. Burada izleyecek bir şey yok. Open Subtitles حسناً، يا رجال، تحرّكوا من هنا فلا يوجد شيء لرؤيته
    Bir silah tüccarı için küskün askerler ve depolar dolusu silahtan iyi bir şey olamaz. Open Subtitles اوراقك بالنسبة لتاجر سلاح فلا يوجد افضل من مجموعة من الجنود الساخطين
    Eğer yanlış bir şey yapmadıysanız, korkacak bir şey yoktur. Open Subtitles إذا لم تفعلي أي شيء خطأ، فلا يوجد ما تخافينه
    Biri kendini Oval Ofis'te hayal etti mi, geri dönüşü yoktur. Open Subtitles بمجرد أن يتخيل الناس أنفسهم في المكتب، فلا يوجد هناك تراجع
    Bu kız gerçekten hiç kimseyse, korkacak bir şeyi yoktur. Open Subtitles إذا كانت الفتاة مجهولة فعلاً، فلا يوجد ما يدفعها للخوف.
    Dostum, söz konusu çocuklar olunca mükemmel diye bir şey yoktur. Open Subtitles يا رجل، عندما يتعلق الامر بالاطفال فلا يوجد ما هو مثالي
    İlk kez aldığınız inovasyonu sınırlamak için bir neden yoktur ve inovasyonun yararlanıcıları, sadece son kullanıcılardır. TED عندما تتقبل هذا فلا يوجد سبب لتقييد الابتكار، المستفيدين من الابتكار، بالمستخدمين النهائيين فقط.
    Ne diyeceğimi bilemiyordum. Söyleyecek bir şey de yoktu. Belki yalnızca; Open Subtitles أنا لا أعرف ما يجب علي قوله فلا يوجد ما يُقال عدا..
    Tamam, onu getirmek zorundaydım. Onu koyacak başka bir yer yoktu. Open Subtitles كان يجب أن أحضره فلا يوجد مكان آخر أضعه فيه
    Bu saatte çağırırsanız, başka yolu yoktu Hocam. Open Subtitles لو إتصلتي فى هذا الوقت، فلا يوجد طريقة اخرى معلمة.
    Ona, ne yapması gerektiğini söyleyen biri yoktu. Open Subtitles فلا يوجد من يقول له ماذا عليه أن يفعل
    Eğer ormanlarımız yakılıp, istila edilirse başka çaremiz kalmaz. Open Subtitles عندما تحرق غابتنا وتدمر فلا يوجد خيار أخر
    Eğer ormanlarımız yakılıp, istila edilirse başka çaremiz kalmaz. Open Subtitles عندما تحرق غابتنا وتدمر فلا يوجد خيار أخر
    Fakat şu boşanma işi bitene kadar yapabileceğimiz fazla bir şey yok. Open Subtitles ولكن حتى تنتهى إجراءات الطلاق الصغيره هذه فلا يوجد ما نستطيع فعله
    Bak eğer masumsa çekinmesi gereken hiç bir şey yok. Open Subtitles إسمع، لو كان بريئاً، فلا يوجد هناك شيء لتقلق حياله
    Bu gece tüm bu öğrendiklerimden sonra, daha önemli bir şey olamaz. Open Subtitles بعد كل ما تعلمته الليلة فلا يوجد ما هو أهم
    Ama tavsiye istiyorsan, hiçbir dahi bu kadar baş ağrısına değmez derim. Open Subtitles ولكن إن أردتي نصيحتي فلا يوجد عبقري يستحق الكثير من أوجاع الرأس

    Most frequent words and phrases

    Arabic-Turkish: 10k, 20k, more | Turkish-Arabic: 10k, 20k, more