"فهنالك" - Translation from Arabic to Turkish

    • vardır
        
    • var
        
    Önemli dağılımsal sonuçlar vardır, ve onlar her zaman düşündüğünüz gibi değiller. TED فهنالك توزيعات مهمة لنتائج هذه التتغييرات، وهي لا تتطابق دائما مع توقعاتنا.
    Bu yönden bakarsak, üçüncü bir yaklaşım vardır. TED لذا فهنالك طريقة ثالثة، إذا نظرنا إلى الأمر
    Bir metnin olağan tüm farklılıklarını içerir. O yüzden bazı bilge kitaplar vardır ama aynı zamanda tamamen saçmalık olan sayısız ciltler de vardır. TED فهي تحتوي على كل تنوع ممكن في النصوص، لذا فهنالك بعض الكتب العميقة، لكن هناك أيضًا مجلدات لا تحصى مليئة بالثرثرة فقط.
    Tüp bebek yaptırdığınızda bunun oldukça geçerli bir nedeni var. TED و عندما تلجأ للاخصاب الصناعي فهنالك سبب وجيه لفعل ذلك
    Nano'da tipik bir binek arabaya kıyasla normalin neredeyse yarısı kadar parça var. TED فهنالك مايعادل فقط عدد نصف القطع في سيارة النانو اذا ماقورنت بالسيارات العاديه
    Eğer bir iblis varsa, bir çözüm de vardır. Open Subtitles عندما يكون هنالك شيطان، فهنالك طريقة أيضاً
    Üzerimde bu polisi satın alabilecek kadar nakit para yok ama olsaydı bile her zaman dürüst birine rastlama şansı vardır. Open Subtitles لا أمتلك مال كافي لرشوة هذا الشرطي وحتى لو كان معي ، فهنالك إمكانية لأن يكون أحد هؤلاء الشرطة المحترمين
    Ben harekete geçmişsem, bir olaya dahil olmuşsam, bir gerekçesi vardır. Open Subtitles عندما استدعيت، وعندما أقحم بقضية فهنالك سبب
    O kapının önünde bekçilik etmesinin kesin bir sebebi vardır. Open Subtitles إذا لم يرافقه للتفاوض ويحرس الباب، فهنالك سبب
    hukukun yanında her zaman bi bekçi vardır evet, bana bunun değişeceğine söz veren sendin onlara başvuracak ahmaklar herzaman bulunur senin gibi. Open Subtitles ياله من إستقبال حار عندكم أجل، ولكنك أنت من وعدني أن الأوضاع ستتغير فهنالك دائماً أحمق مثلك ليطبق القوانين
    Eğer bu adamlar tonlarca kokain getiriyorsa bu şekilde gücü olan çok az adam vardır. Open Subtitles ،لو كانوا سيهربون أطنانًا من الكوكايين . فهنالك القليل من الأشخاص الذين يمكنهم نقل هذه الكمية
    Kişisel olarak görmeyeceğim. Filmde bir araya gelen pek çok unsur vardır. Open Subtitles بالنسبة لفيلم، فهنالك أجزاء كثيرة يجب أن تتصل، لذلك أخبرني
    Eğer o bir katilse burada delili olmalı. Her zaman bir delil vardır. Ve ben onu bulacağım. Open Subtitles "إن كان قاتلاً، فهنالك دليل هنالك دليل دوماً، وسأجده"
    Fırlama Öncüler için her zaman gelecek sene vardır. Open Subtitles وبالنسبة لـ"الكشافات المندفعات" فهنالك دائماً فرصة في العام المقبل.
    Eğer babanı tanıyorsam Birden fazla kopyası vardır. Open Subtitles لو كنت أعرف والدك فهنالك أكثر من نسخة
    Aradaki küçük farkların, bugün planladıkları operasyonla ilgili bilgi verme ihtimali var. Open Subtitles فهنالك احتمال بأن تسفر بعض الفروق البسيطة عن معلومان عن عمليتهم الحالية
    50 iç içe geçmiş problemi içeren 13 sayfalık bir kriz belgesi var. TED فهنالك وثيقة أزمات تضم ١٣ صفحة و تحمل ٥٠ مشكلة متشابكة بينها.
    Sırtımızdan siyasi ve ekonomik meyvelerini toplayan politikacılarımız var. TED فهنالك سياسيون يحصلون على مكاسب سياسة ومالية من خلالنا.
    Bence internet patlamasıyla göze çarpan benzerlikler var. TED فهنالك الكثير من التشابه، لانهيار فقاعة الانترنت، صحيح؟
    ama ekranı aradan çıkarsak bile hala sadece kelimelerden öte aktarılan bir şeyler var TED وحتى ان كانت كذلك فهنالك سلاسة في نقل المعلومات عن طريق رؤيتها .. اكثر بكثير من قرائتها
    Teybi tamir etmem lazım, bazı borçlarım var. Baş kısmı kanla kaplı. Open Subtitles علي أن أصلح جهاز الإستقبال فهنالك دم على الرؤوس

    Most frequent words and phrases

    Arabic-Turkish: 10k, 20k, more | Turkish-Arabic: 10k, 20k, more