Sam heavy metal hakkında bir belgesel hazırlıyor. | Open Subtitles | تم سام السفر في العالم، صنع فيلم وثائقي عن هیفی میتال. |
Bu bina hakkında bir belgesel çekiyor da. | Open Subtitles | انه يقوم في عمل فيلم وثائقي عن هذا المبنى |
Bölgenin demokrasisi hakkında bir belgesel yapıyordu. | Open Subtitles | يصنع فيلم وثائقي عن الديمقراطية في المنطقة |
Eskiden zenginken şu an evsiz olan insanlar hakkında bir belgesel çekiyor. | Open Subtitles | إنها تصوّر فيلم وثائقي عن الناس الذين كانوا اغنياء، لكن الآن ، ليس لديهم مأوى |
Merak ediyorsan söyleyeyim annem cinsel organ sakatlıklarıyla ilgili bir belgesel bitirdi de. | Open Subtitles | إذا كنت تتساءل، أمي انتهيت للتو من فيلم وثائقي عن تشويه الأعضاء التناسلية. |
Bu aile hakkında bir belgesel hazırlamak böylelikle tüm dünyaya ne kadar şanslı bir adam olduğumu gösterebilirim. | Open Subtitles | أن أعمل فيلم وثائقي عن هذه العائلة حتى أستطيع أن أظهر للعالم بأسره كم أنا رجل محظوظ. |
Bornozumu giydim, Ethel Kennedy hakkında bir belgesel izledim. | Open Subtitles | وكنت ارتدي منشفه وشاهدت فيلم وثائقي عن ايثيل كينيدي |
Dyatlov Geçidi Vakası hakkında bir belgesel çekiyoruz. | Open Subtitles | صنع فيلم وثائقي عن الحادثة |
Brandon James hakkında bir belgesel yapmak istiyordum. | Open Subtitles | لقد أردتُ عمل فيلم وثائقي عن (براندون چايمس). |
Jeroen Koolhaas: On yıl önce Rio'ya gecekondu hayatı ile ilgili bir belgesel çekmek için geldik. | TED | قبل عشر سنوات قدمنا إلى ريو لتصوير فيلم وثائقي عن الحياة في الأحياء الفقيرة |
Çöp içinde yaşayan insanlarla ilgili bir belgesel çekmeye başladım tamamen çöp -- evlerini bile çöpten yapmışlar, çöp ile besleniyorlar, kıyafetleri çöp | TED | لقد ذهبت لتصوير فيلم وثائقي عن أشخاص يعيشون اعتمادا على النفايات على القمامات نفسها، وبيوتهم شيدت بها أيضا، يأكلون ويلبسون من القمامة. |
Amerika'nın küçük iş modelleriyle ilgili bir belgesel. | Open Subtitles | إنّه فيلم وثائقي عن الشركات الأميركيّة الصغيرة... |