O gece benim öldüğüm geceydi ve başka birisinin kurtulduğu. | Open Subtitles | كانت تلك الليلة التى مُت فيها و شخص آخر أنقذ |
Kıyafetleri titizlikle, sakin bir sekslilik ve şüphesiz gösterişsiz olarak karakterizedir. | Open Subtitles | أزيائها تتجسد فيها و تعطيها حيويه و إثارة و رؤية لائقة |
İşin doğrusu, elimizde on ceset var ve soruşturulacak bir suç yok ve aileler ölülerini defnetme konusunda endişeliler. | Open Subtitles | الواقع هو أنه لدينا 10 جثث، و لا يوجد جريمة للتحقيق فيها و أسر الضحايا متلهفة لدفن جثث موتاهم. |
Karbonu ve depolanmış güneş enerjisini yanlarında götürürler ve oksijieni atmosfere geri bırakırlar. | Open Subtitles | يحدثُ شيئان تأخذ الكربون و تُخزِّن الطاقة الشمسية فيها و تترك الأكسجين خلفها |
Burada ne yaptığını öğrenmek istiyorum ve sigaralarımı neden aldığını. | Open Subtitles | أريد أن أعرف ماذا تفعلين فيها و لماذا أخذتى سجائرى |
İçine sadece görme yetisi olmayan birisini koyacagız ve oldu, değil mi? | TED | نضع فقط شخص أعمى فيها و لقد انتهينا، أليس كذلك؟ |
Davayı düşünmeden geçirdiği tek bir dakikası bile olmuyordu. Kendi açtığı davadan sadece birkaç gün önce bir sabah acı içerisinde uyandı ve stres kaynaklı bir kalp krizi sebebiyle hayatını kaybetti. | TED | قضى كل وقته بالتفكير فيها و قبل ايام من موعده مع المحكمة استيقظ في الصباح بألم شديد ومات بنوبة قلبية جراء الضغط النفسي |
Bir yere yazacağız ve eve gittiğimizde o notları çıkartacağız ve düşüneceğiz ve zaman içerisinde pratik yapacağız. | TED | سوف نقوم بكتابته, و عندما نذهب الى البيت تخرج هذه الملاحظات و نفكر فيها و ينتهي بنا الامر بالتمرين مع الزمن. |
Riskli bölgede ikamet edenleri polis uyarmıştı ve su yükseldiğinde bölgede kimse yoktu. | TED | و بما أنها منطقة ذات خطورة عالية فقد حذرت الشرطة القاطنين فيها و لم يكن هناك أحد حين ارتفع مستوى المياه |
Düşünebileceğimiz sonsuz sayıda şey var ama düzenleme yapıyor ve siliyoruz. | TED | يوجد عدد لا نهائي من الأشياء التى يمكننا التفكير فيها و لكننا نعدّل و نحذف |
Onu ve tüm planı aklımdan uzak tutmaya çalıştım. | Open Subtitles | لقد حاولت ألا أفكر فيها و فى الفكرة كلها |
Bu tektipleştirme, tek para birimini tek tür ağırlık ve ölçüleri at arabaları ve yolların enlerini Çincenin doğru yazılış biçimini ve neyin yazılabileceği ile neyin düşünülebileceğini içeriyordu. | Open Subtitles | لمعايرة كل شيء فيها و هذا يتضمن إنتداب عملة موحدة توحيد كل الأوزان و القياسات |
İlk kez ayrı kalmıyoruz ve son kez de olmayacak. | Open Subtitles | هذة ليست المرة الأولى التي ارحل فيها و لن تكون الأخيرة. |
Ahlakı şüphe götüren, sevimli, gelecek vaat eden ve 1200 dolarlık takımıyla akşam haberlerinde hoş görünecek birisi. | Open Subtitles | شخص جميل أخلاق مشكوك فيها و يرتدى بذلة بـ 1200 دولار شكلها رائع فى أخبار الساعة السادسة |
Seks yapmayı düşündüğümüz ilk ve tek gecede... | Open Subtitles | ثوانى فى الليله الكان ممكن فيها و كنا خلاص هنعمل |
Cleveland, büyük bir dişçinin muayenehanesi gibi ve sırada biz varız. | Open Subtitles | ان كليفلاند كمكتب دكتور الاسنان و نحن فيها و الدور علينا فى القائمة |
Bayan Allison geldi ve olmayan şeyi kendine göre yorumladı. | Open Subtitles | بعدnystaxe. والسّيدة أليسون جاءتْ فيها و خَلقَ موضوع بدون مقابل. |
Emekwi'nin küçük oğlunu alan kilisedeki şeytandı ve gittikçe güçleniyor. | Open Subtitles | ان الشر في الكنيسة يختبئ فيها و يزاد قوة |
ve onun da bu kaybı hissetmeye ihtiyacı olduğunu anladım ve bunu paylaşmaya, ve ona yardım etmek istedim. | Open Subtitles | و كنت أعرف أنه يحتاج هذه الخسارة هو الآخر و أن يشاركني فيها و أردت مساعدته |
Onun da üzüldüğünü ve bunu paylaşmak istediğini biliyordum... ona yardım etmek istedim. | Open Subtitles | و كنت أعرف أنه يحتاج هذه الخسارة هو الآخر و أن يشاركني فيها و أردت مساعدته |