Ama arabanızın olmadığı bir toplumda yaşayacak kadar şanslıysanız tek seçeneğiniz toplu taşımadır. | TED | ولو كنتم محظوظين بما فيه الكفاية للعيش في مجتمعٍ حيث لا تملكون سيارة، فالخيار الوحيد هو وسائل النقل العام. |
Şekil bozukluklarıyla doğan çocuklar hakkındadır, ve aileleri, çocuklar bu şekil bozukluklarıyla doğduğunda çocuklarının toplum içerisinde yaşayacak kadar iyi olmadığını düşünür. bu yüzden içmeleri için bir karışım verilir ve sonuç olarak çocuklar ölür. | TED | وكانت عن الأطفال الذين ولدوا مع تشوهات، وأولياء أمورهم شعروا بمجرد أنهم ولدوا مع تلك التشوهات، أنهم ليسوا جيدين بما فيه الكفاية للعيش في المجتمع، فأعطوهم بعض الخلطات السامة ونتيجة لذلك قد توفوا. |
Şimdi yüzde 17'lik kısmı temsil eden toplumlarda yaşayacak kadar şanslı olan sizler, bence bunun sonuna kadar tadını çıkarmalısınız. | TED | الآن أولئك المحظوظون من بينكم بما فيه الكفاية للعيش في تلك المجتمعات التي تمثل 17 في المئة، أعتقد أن عليها أن تستمتع بذلك حتى الآخر. |