"فيه كل" - Translation from Arabic to Turkish

    • her
        
    • olduğu
        
    • güzelleşebileceği
        
    İçinde her şey vardı. Avukatlar karakollara gelebilirdi... Süper bir kılavuzdu. TED كان فيه كل شئ. يمكن للمحامين القدوم لمخفر الشرطة. كان ممتازاً.
    Bu yerde benim aradığım dışında her şey var, bir televizyon. Open Subtitles المكان فيه كل شيء الا الشيء الوحيد الذي اهتم لأمره، تلفاز
    Babam hakkında inandığım her şey ne olmak istediğim hakkındaki tüm düşüncelerim onun gibi olmak için gereken her şey... Open Subtitles كل شيء صدقت أبي فيه كل شيء حلمت أن أصبحه ،ماأردت أن أصبح من أجله كل هذا مبني على الكذب
    Karşı karşıya kaldığınız her seçimin kolay bir seçim olduğu bir dünya hayal edin, her zaman diğerlerinden iyi bir alternatif var. TED تخيل عالمًا فيه كل خيار تواجهه هو خيار سهل، بمعنى أنه دائما هناك بديل أفضل.
    Kusuru olanların nezaket göreceği gudubetlerin güzelleşebileceği tuhaflıkların dışlandığı değil, kutlanıldığı bir yer var. Open Subtitles ثمة موضع يجد فيه الممسوخون نعيمهم يجمُلُ فيه كل قبيح وحيث الغرابة يُحتفَل بها فلا تكون منبوذة
    Babam her akşam yemekten sonra yazdığı bir günlük tutardı. Open Subtitles أحتفظ والدي بدفتر يوميات كتب فيه كل ليلة بعد العشاء
    Kendini benim yerime koysana bir. Karımla her gece yattığımız yatakta o kadın, kimbilir kaç tuhaf adamla yattı? Open Subtitles دع نفسك مكاني كم عدد الرجال الذين نامو مع تلك الإمرأه بذلك الفراش الذي ننام فيه كل ليله ؟
    Size "çılgın aşk"ı anlatmak için buradayım, aşk olarak gizlenen psikolojik bir tuzak, her yıl milyonlarca kadının ve hatta birkaç erkeğin düştüğü bir tuzak. TED أنا هنا لأحكي لكم قصة حب مجنون. فخ نفسي متمثل بصورة الحب، ملايين النساء وبعض الرجال يقعون فيه كل سنة.
    Mohammed küveti enkazın tepesine yerleştirip çocuklarına her sabah köpük banyosu yaptırmaya başlamış. TED وضع محمد حوض الاستحمام فوق أنقاض منزله و بدأ يجعل أولاده يتسحموا فيه كل صباح.
    Fakat Mars'ta her şeyin değiştiği o zamana gitmemiz gerekir ve bunu yapmak için daha yukarı gitmeliyiz. TED لكن نحتاج أن نعود قليلًا إلى الوقت الذي تغير فيه كل شيء على المريخ، ولفعل ذلك، علينا أن نذهب إلى الأعلى.
    Fakat, Kiribati Cumhuriyeti'ni Cumhurbaşkanı Tong, her sabah bunu düşünerek uyanmak zorundaydı. TED ولكن هذا هو ما كان يستيقظ لأجله رئيس جمهورية كيريباتي، السيد تونغ و يفكر فيه كل صباح.
    Artık her şeyin açıkça betimlendiği veya birbirinden ayrıldığı bir dünyada yaşamıyoruz. TED فلم نعُد نعيش في عالم يكون فيه كل شيء مُحدد بهذا الوضوح، أو مُنفصل عن غيره من الأمور.
    Bugün Çin, her türden deney yaratan dev bir laboratuvar gibi. TED تعتبر الصين اليوم كمختبر عملاق يحدث فيه كل أنواع التجارب.
    Altı ay öncesine, her şeyin başladığı güne dönelim. Open Subtitles دعنا نعود حوالي ستة شهور إلى الوراء و نجد اليوم الذي بدأ فيه كل شيء
    her gün olduğumuz yerde. Gümüş madenimizde çalışıyorduk. Open Subtitles بنفس المكان الذي نكون فيه كل يوم نعمل في منجم الفضة الخاص بنا
    Tamamen sana ait, istediğin her şeyi yapabileceğin bir gün. Open Subtitles يوم مِلككِ أنت, تفعلين فيه كل ما يحلو لكِ.
    Ben bütün oyunların yasak olduğu bir zamanda büyüdüm. TED قد نشأت في زمن كان فيه كل اللعب ممنوعا.
    Herkesin potansiyel bir yaratıcı olduğu bu zamanlarda, bu çifte darbe, kültürel pazarın geniş, yeniden bir tanımına sebep oluyordu. TED هذا التأثير المضاعف يخلق فرص ضخمة لإعادة تعريف السوق الثقافي، في زمن يصبح فيه كل الأشخاص مؤلفين محتملين.
    Zamanı geldiğinde bütün ustalar iyi olduğu yılların bittiğini bilir. Open Subtitles يحين وقت يعرف فيه كل معلم أن أفضل سنواته قد ولت
    Kusuru olanların nezaket göreceği gudubetlerin güzelleşebileceği tuhaflıkların dışlandığı değil, kutlanıldığı bir yer var. Open Subtitles ثمة موضع يجد فيه الممسوخون نعيمهم يجمُلُ فيه كل قبيح وحيث الغرابة يُحتفَل بها فلا تكون منبوذة

    Most frequent words and phrases

    Arabic-Turkish: 10k, 20k, more | Turkish-Arabic: 10k, 20k, more