Bu imkansız, Albino Aynı anda iki yerde de olamaz. | Open Subtitles | أن من المستحيل. ألبينو يكون في مكانين في آن واحد |
Parçacıklar çoklu görev yürütebilirler, Aynı anda iki yerde olabilirler. | TED | يمكن للجسيمات أن تقوم بمهام متعددة، حيث يمكنها أن تتواجد في مكانين في آن واحد. |
Işık, hem dalga hem de partikül gibi davranan elektromanyetik radyasyondur. | TED | الضوء هو إشعاع إلكترومغناطيسي يتصّرف كموجة و كجسيم في آن واحد. |
Hem gerekli hem de imkansız hissettiren bir şeyi yapmaya çalışmanın acısı. | TED | يتلوى ألمًا من محاولة فعل شيء يبدو ضروريًا ومستحيلًا في آن واحد. |
Çünkü Tek seferde o kadar 24 izlemek sağlıklı değil, sana söylemiştim. | Open Subtitles | لأن نراقب ذلك بكثير 24 في آن واحد ليست صحية، وقلت لك. |
Hepsini Tek seferde karşılasam olmaz mı? | Open Subtitles | ألا يمكن أن أخذ الثلاثة في آن واحد وانتهى ؟ |
Böylece bina aynı zamanda bina içinde ve şehirde topluluk oluşturmayı sağlıyor. | TED | إذن يؤثر المبنى في خلق مجتمعًا داخل المبنى والمدينة في آن واحد. |
Daha önce bir seferde bu kadar perdede şarkı söyleyebilen biriyle karşılaşmadım. | Open Subtitles | لم يسبق لي الالتقاء بشخص يمكنه الغناء بعدة مقامات في آن واحد |
Bunu bir kerede 10 tane ağır programı çalıştıran yeni bir bilgisayarla kıyaslayabilirsiniz. | TED | بإمكانك مقارنة هذا بجهاز حاسوب جديد يقوم بتشغيل 10 برامج ثقيلة في آن واحد. |
Bir cambaz Aynı anda iki ipte oynamaz, efendim. | Open Subtitles | لا يمكنك أن تكون في كلا الفريقين في آن واحد يا سيدي |
Aynı anda iki yerde birden olabilirse tabii... | Open Subtitles | كلاّ، ما لم تكن تستطيع التواجد في مكانين في آن واحد. |
güvenebileceğim sağlam birine ihtiyacım var, özellikle ekip cozuttuğunda Aynı anda iki yerde olamam. | Open Subtitles | أحتاج إلى شخصيّة هامّة يُمكنني الإعتماد عليها، خصوصاً عندما ينقسم الفريق. لا أستطيع التواجد بمكانين في آن واحد. |
Aynı anda iki kişi olamam. | Open Subtitles | لا أستطيع أن أنسجم لأكون شخصان في آن واحد |
Böylece sizi hem görüp hem de duyabilmiş olurum belki? | Open Subtitles | لكي أتمكن من رؤيتكما و أسمعكما في آن واحد ؟ |
Bu bakımdan da, hem Odysseus hem de aynı zamanda birinci adamsınızdır. | TED | لذا في الواقع، أنت مثل اوديسيوس ومساعده الأول في آن واحد |
Belki de sadece hem büyük bir vücuda, hem de büyük bir beyne sahip olabilecek kadar enerji sağlayamıyorlardır. | TED | إنها ببساطة لا تستطيع توفير الطاقة لجسم كبير و عدد كبير من الخلايا العصبية في آن واحد. |
Karma puanlarımın hepsini Tek seferde düze çıkarabilirim. | Open Subtitles | أستطيع موازنة أخطاء العاقبة الأخلاقية جميعا في آن واحد |
Tek seferde kaç 4. sınıf'a gidenle başa çıkablirsin? | Open Subtitles | كم عدد طلاب الصف الرابع الذين تعتقد أن تهزم في آن واحد. |
Tek seferde iki işi yapabileceğini düşünmemiştik. | Open Subtitles | نحن لا أعتقد أنك سوف تكون قادرة أن تفعل شيئين في آن واحد. |
İşini yapabilir ve aynı zamanda harika bir gece geçirebilirsin. | Open Subtitles | يمكنك القيام بعملك و الاستمتاع بليلة خلابة في آن واحد |
Tek bir deniz hıyarının arka ucu bir seferde 15 inci balığı barındırabilir. | TED | تأوي النهاية الخلفية لخيار البحر الواحد ما يقارب خمسة عشر لؤلؤة في آن واحد. |
Bu şeylerin kuantum alan teorisi ile açıklanabilmesinin bir yolu tüm ihtimallerin bir kerede genişleme ve gelişmesidir. | TED | لذا تفسر هذه الاشياء في نظريات الفيزياء الكمية.. كل الاحتمالات تتسع وتتطور في آن واحد. |