sanırım bizim yaşamımızın çıkmazı şudur: Odağımız başka bir yönde olduğu için, her yardım fırsatını değerlendirmiyoruz. | TED | وهذا في اعتقادي هو المأزق في حياتنا: وهو أننا لا ننتهز كل الفرص للمساعدة، لأن تركيزنا يكون في الاتجاه الخطأ. |
Dün, Charlie Ledbetter sanırım, tüketicileri, insanları üretim süreci içine çekmenin gerekliliğinden çok açık bir şekilde bahsetti. | TED | في اعتقادي أن تشارلي لدبيتر تحدث أمس ببلاغة شديدة حول هذه الحاجة لإدخال المستهلكين ، إدخال الناس في عملية خلق الأشياء. |
Patron olmanın getirdiği avantajlar, sanırım. | Open Subtitles | نعم,هذه فوائد أن تكون رئيساَ, في اعتقادي |
Tahminimce onlar da devlet içinde birçok kişiye güvenmiyorlar. | Open Subtitles | في اعتقادي انهم لا يثقون بالكثير من الناس أو في الحكومة |
Tahminimce bizi iki mil uzaktan vurabilirler. | Open Subtitles | في اعتقادي يمكنهم اطلاقها من علي بعد... ميلين. |
Eğer siz şansızsanız veya şanslıysanız Tahminimce her şekilde öleceksiniz. | Open Subtitles | إذا كنت سيئ الحظ فعلاً ، أو محظوظ في اعتقادي ، لأنك- -إذا كنت ستموت على أي حال |
Ve tüm bu sürece yeniden başlamamız gerekir ki sanırım bundan ikimiz de hoşlanmayız. | Open Subtitles | وسنضطر لإعادة الأمر برمتـه مرّة أخرى، وهذا في اعتقادي معاناة لكلينا |
sanırım bunun nedeni, emeklilerin emekli olmayı seçtiklerine inanırken genç işsizlerin bu duruma zorla düştüklerine inanmaları. | TED | والسبب ، في اعتقادي ، هو أن المتقاعدين يعتقدون أنهم قد أُختيروا ليكونوا متقاعدين بينما العاطلين الصغار يشعرون بالضغط المتواصل عليهم |
sanırım bir çoğunluk değil Bay Davies. | Open Subtitles | لا تمثل أغلبية، في اعتقادي يا سيد ديفيز |
Oldukça iyi bir arkadaşın sanırım. | Open Subtitles | إنها صديقة لك على الأرجح في اعتقادي |
- Bay Crowley sanırım efendim. | Open Subtitles | السيد كراولي ، في اعتقادي ، يا سيدي. |
Böyle gelmiş, böyle de gidecek sanırım. | Open Subtitles | وهكذا سيبقى في اعتقادي أجل. |
sanırım, "Temsili Çavuş". | Open Subtitles | مدعي الرقيب في اعتقادي |
Ama onu da hatırlamıyorsun sanırım. | Open Subtitles | في اعتقادي أنك لا تتذكر هذا ؟ |
Vardığımız 2. sonuç anlatılan bir olayı iki farklı şekilde algılama durumudur. şöyle ki: "bir şeyin birine gitmesine neden olmak" ve "birinin birşeye sahip olmasına neden olmak" sanırım bu insan düşüncesinin temel özelliklerinden biri ve insan yargısının temelini oluşturuyor insanlar olaylar karşısında, onların nasıl çözümlenmesi gerektiği konusunda olduğu gibi farklılaşmıyorlar. | TED | الإستنتاج الثاني هو ان المقدرة على تصور حدث معين بطريقتين مختلفتين، مثل، "جعل إنتقال شئ لشخص ما،" و "تسْبيب أن يكون عند شخص ما شى" هى في اعتقادي سِمة أساسية في فِكر البشر، وهى أصل أكثرية المحاجة البشرية، والتي لايختلف حيالها الناس كثيراً في الوقائع ولا في كيف ينبغي أن تؤول. |
Asker gücümüzü ve silah sayımızı öğrenmek için ağabeyime işkence yaptılar. Yüzlerce havan topu yaptılar. Tahminimce bizi iki mil uzaktan vurabilirler. | Open Subtitles | في اعتقادي يمكنهم اطلاقها من علي بعد... |
Tahminimce Valente. | Open Subtitles | .(في اعتقادي.. (فالينتي |
Tahminimce mi? | Open Subtitles | في اعتقادي |