Öncelikle, kadınlar filmlerde hala bariz bir şekilde az yer alıyor. | TED | أولًا، ما تزال الإناث غائبات بشكل ملحوظ من الظهور في الأفلام. |
filmlerde buraya ölüm evi diyorlar ama siz böyle demiyorsunuzdur herhalde. | Open Subtitles | في الأفلام يطلقون على هذا منزل الموتى الشباب يطلقون عليه هذا |
Az önce gördüğünüz sayılara ek olarak: film sektöründe kadınların cinsellikle öne çıkarılması erkeklere oranla çok daha yüksek. | TED | بالإضافة إلى الأرقام التي شاهدتموها للتو، غالبًا ما تُصَوًّر النساء في الأفلام بطريقة جنسية أكثر من نظرائهم من الرجال. |
Bu sanki, bir filmde bir babanın uzun zamandır... görmediği oğlunu arama sahnesi gibi görünebilir. | Open Subtitles | مثل هذا المشهد في الأفلام الذي يحاول به الأب أن يجد ابنه الذي لم يره طوال حياته |
Porno filmler buna imkan vermediğinden hep kirli hissettirir. | Open Subtitles | في الأفلام الجنسية, تشعر دائما بأن الأمر قذر, وكأنه غير مسموح به. |
Az sonra, sinemada seks ve şiddet konulu programı izleyeceksiniz. | Open Subtitles | في فقرتنا التالية، تتناول مراسلتنا موضوع الجنس والعنف في الأفلام. |
Çok zekisin. O filmdeki bilgisayar gibi konuşuyorsun. | Open Subtitles | ماهر للغاية، أنك تتكلّم مثل الحاسوب في الأفلام. |
Ama bu olay her zaman filmlerdeki gibi ani ve dramatik olmaz. | TED | ولكنها ليست دائماً مفاجئة أو درامية كما هي في الأفلام. |
Kızgınlık seksüel çekime dönüşür, aynı filmlerdeki gibi. | Open Subtitles | و يتحول الغضب إلى تركيبة كيميائية جنسية, مثلما يحدث في الأفلام |
filmlerde görmeyi beklediğiniz bir gangster gibi görünüyor ve konuşuyordu. | Open Subtitles | رجل عصابة كان يتحدث و يبدو كما في الأفلام بالضبط |
Bak, müziği harika, beni yanlış anlamayın, ama size bir şey söylemeliyim, ben o filmlerde görünen şarkıcılardan değilim. | Open Subtitles | اسمعوا، إنها رائعة، لا تسيء فهمي، لكن يجب أن أخبركم، أنا لست من هؤلاء المطربين الذين يظهروا في الأفلام. |
Dinle, çok merak ediyorum, acaba neden filmlerde profesörler sürekli camlara bir şeyler yazıp camların üzerinde işlem yapıyorlar? | Open Subtitles | ما أريد أن أعرفه هو لماذا نرى الأساتذه في الأفلام دائماً يكتبون أشياء معادلات و أشياء كهذه على النوافذ |
Canlı müzik sessiz filmlerde neredeyse her zaman deneyimi iyileştirmekte kullanılmış. | TED | الموسيقى الحيّة كانت تُستخدّم دائمًا تقريبًا في الأفلام الصامتة من أجل تعزيز التجربة. |
filmlerde bu durum biraz daha farklı. | TED | لكن، في الأفلام يبدو الأمر مختلفاً تماماً. |
- Ben porno film yapmadım. - Tamam, her neyse. | Open Subtitles | انا لا أمثل في الأفلام الإباحية حسنا , مهما يكن |
Bazı film ve dizilerde polisin tekrar gelip tamamlayıcı sorular sorduğunu biliyor musunuz? | Open Subtitles | أجل، أنت تعرف كيف في الأفلام والبرامج التلفزيونية تعود الشرطة أحيانا بأسئلة متابعة؟ |
Geceleri oturup film seyrederim ve filmlerdeki kadınları seyrederim. | TED | أسهر ليلا وأتفرج على الأفلام وانظر كثيرا إلى النساء في الأفلام. |
Bu sanki, bir filmde bir babanın uzun zamandır... görmediği oğlunu arama sahnesi gibi görünebilir. | Open Subtitles | مثل هذا المشهد في الأفلام الذي يحاول به الأب أن يجد ابنه الذي لم يره طوال حياته |
Sırf bir filmde ninja gördün diye gerçekten var olmak zorunda değiller. | Open Subtitles | كونك رأيت النينجا في الأفلام لا يجعلهم حقيقيين. |
- filmler, televizyon ve tiyatro. Sadece radyo kalır. | Open Subtitles | و سأظهر في الأفلام ، التلفاز ، و المسارح و ليس الراديو ، لأنه مخصص للقبيحين |
Az sonra, sinemada seks ve şiddet konulu programı izleyeceksiniz. | Open Subtitles | في فقرتنا التالية، تتناول مراسلتنا موضوع الجنس والعنف في الأفلام. |
Ağaçlar; filmdeki acayip yaratıklar gibi görünmüyorlar mı? | Open Subtitles | الأشجار. يبدون كتلك المخلوقات التي ترتدي قبعات في الأفلام, أليس كذلك؟ |
Bugün sana bütün hünerlerimi göstereceğim, filmlerdeki gibi. | Open Subtitles | هيا بنا .أنا في مزاج سيء اليوم .سأريكَ كل قدراتي الفنية.. كما في الأفلام |
Bu gece bu evden gitmeliyiz. Aynı filmlerdeki gibi, manyakça şeyler oluyor ama insanlar kalmaya devam ediyor. | Open Subtitles | علينا الخروج من المنزل الليلة إنها اللحظة كما في الأفلام... |