Bu benim niçin oyunlarda gerçek hayattakinden daha iyi olduğumuz üzerine doktoramı yaptığım Berkeley, Kaliforniya'daki eski mahallemdeki bir grafiti. | TED | هذه قصاصة من حارتي القديمة في بيركلي كاليفورنيا حيث حضرت للدكتوراة عن سبب تفوقنا في الألعاب عوضا عن حياتنا الحقيقية |
oyun oynerken bu duyguları hissetmiyoruz, oyunlarda olmuyorlar. Yüksek lisans öğrencisi iken | TED | ولا تصيبنا هذه المشاعر أبدا ونحن نلعب، فهي غير موجودة في الألعاب. وهذا ما أردت دراسته |
Oyunlarla aram iyi değildir. | Open Subtitles | في الحقيقة لست جدية في الألعاب |
Dışarıda bir sürü oyun uygulaması var, bir sürü yarışma. | Open Subtitles | يوجد الكثير من الثغرات في الألعاب , الكثير من المنافسة |
Ve umuyorum ki, Özel olimpiyatlara dahil olma konusunu düşünürsünüz. | TED | أرجو أن تفكروا في المشاركة في الألعاب الأولمبية الخاصة. |
Çocuk akrobatın kötüye kullanılmış gençliği! | Open Subtitles | الشباب هدر في الألعاب البهلوانية الطفولية. |
Bunu sadece oyunlar için yapmak istemiyoruz | TED | ونحن لا نُريد أنْ نفعل هذا فقط في الألعاب. |
Şu an, bir haftada online oyunlara 3 milyar saat harcıyoruz. | TED | نحن الآن نمضي ثلاثة بلايين ساعة أسبوعيا في الألعاب الجماعية |
güçlü sosyal ilişkiler kuruyorlar. oyunlarda gerçek hayattakinden daha fazla daha iyi geri bildirim alıyorlar, daha fazla ödüllendirilmiş hissediyorlar. | TED | في الألعاب من علاقاتهم في الحياة الحقيقية. يحصلون على تقيم أفضل ومردود أعلى في الألعاب من حياتهم الحقيقية. |
oyunlarda bulunan özgür iradenin bu şekilde kaybı korkutucu olabiliyor, | TED | هذا النوع من خسارة الحرية التي تحدث في الألعاب قد تكون مرعبة |
Ve bu, çok özel birşeyin oyunlarda olmasına izin veriyor. | TED | و هذا يسمح لشيء خاص جداً من أن يحدث في الألعاب. |
Bizi oyunlarda temsil edecek periyi seçme vakti geldi. | Open Subtitles | حان وقت اختيار من سيمثلنا هذا العام في الألعاب الأولمبية |
Kendini göstermezsen bu programlar şanslarını oyunlarda deneyecekler. | Open Subtitles | إذا لم تظهر،سنرى ما هي فرص نجاة هذه البرامج في الألعاب |
Oyunlarla aram iyi değildir. | Open Subtitles | في الحقيقة لست جدية في الألعاب |
Şu an önümde genel olarak oyun sektöründe kullanılan bir hareket sensörü var. | TED | ما يوجد أمامي هو مستشعر إيماءات تجاري يستخدم أساسا في الألعاب. |
oyun oynamayı beceremem. Beni her zaman yenersin. | Open Subtitles | أنا سيء في الألعاب, تستطيعين هزيمتي طوال الوقت |
olimpiyatlara katılacaksak, bizi oraya götürecek olan kızak bu. | Open Subtitles | إذا أردنا الفوز في الألعاب الألومبية ها هو القارب الذي سيحملنا هناك |
Çocuk akrobatın kötüye kullanılmış gençliği! | Open Subtitles | الشباب هدر في الألعاب البهلوانية الطفولية. |
Ve insanlarda zar oyunlarına gömüleceklerdi, çünkü oyunlar çok çekiciydi, ve bizleri tatmin edecek mutlu bir verimliliğe gömecekti, Onlar yiyeceklerinin olmadığı gerçeğini görmezden geleceklerdi. | TED | وينغمسون في الألعاب لأن الألعاب ممتعة. وتغمسنا في حالة من الإنتاجية السعيدة، سيهملون واقع أنهم لم يأكلوا. |
Bununla, milyonlarca insanın ne yaptığına ve süresiz zaman ve çaba harcayarak oyunlara bağlı kalmalarını sağlayan ödüllerin türü, çeşidi ve ölçüsünün ayarlanmasına dikkatle bakmayı kastediyorum. | TED | و بواسطة هذا الشيء, أعني النظر إلى ما أتمه مئات الملايين من الناس و بحذر يتم معايرة المعدل الطبيعة, النوع, الكثافة للمكافئات في الألعاب لإبقاء الناس مرتبطين على كميات هائلة من الوقت و الجهد. |