Hastalığım hakkında, tüm bilgiye sahibim. Bir kan hastalığım olduğunu biliyorum. | Open Subtitles | انني على دراية تامة بمرضي أعرف أني مصاب بمرض في الدم |
Testlerin sizde kan zehirlenmesinin nadir bir türü olduğunu gösteriyor. | Open Subtitles | بلدي التجارب تشير لديك نموذج نادر من تسمم في الدم. |
kandaki asit, hemoglobin proteini ve kan şekeri arasındaki reaksiyonu yavaşlatır. | Open Subtitles | الحمض في الدم يبطء التفاعل بين بروتين الهيموغلوبين و سكر الدم |
Ancak 340. gün civarında kandaki kanser DNA'sının yükselişini görebiliriz. En sonunda, 400 ve 450. günler arasında daha da yükseliyor. | TED | ولكن، في حدود اليوم 340، لاحظنا ارتفاع الحمض النووي للسرطان في الدم وفي النهاية ترتفع بشدة عند اليوم 400 واليوم 450. |
Ama liften zengin sebze, meyve ve tam tahıllar yediğinde; bunlardaki sindirilemeyen beta bağları, kana glukoz salınımını yavaşlatır. | TED | لكن أكلك لغذاء غني بالألياف كالخضروات، والفواكه، وجميع الحبوب روابط بيتا غير القابلة للهضم تبطئ تدفق الجلوكوز في الدم |
kanda eriyen nitrojen nedeniyle oluşan vurgun, bilinçli ve bilinçsiz zihnimiz arasında karışıklığa neden olur. | TED | سببه الآزوت الذي يذوب في الدم والذي ينتج عنه الاضطراب بين الوعي واللاوعي. |
Kanında beyin sıvısı var. Ameliyathaneyi hazırlasınlar ve kardiyoya haber verin. | Open Subtitles | هناكَ مادّةٌ دماغيّةٌ في الدم أعلم العمليّاتِ بحضورنا واستدعِ الجرّاحةَ القلبيّة |
En son bana menapoza bağlı düşük kan şekeri teşhisi konuldu. | Open Subtitles | تم تشخيص حالتي مؤخراً بانخفاض السكر في الدم المصاحب لسن اليأس |
Evet, bu yer kan organı ile bu kadar çok büyüdü. | Open Subtitles | نعم، كيف يمكننا وضع الكثير من الوزن على الجهاز في الدم |
kan alkol üç köpek ve bir pembe fil gördüğünü söylüyor. | Open Subtitles | فحص الكحول في الدم يقول بأنك رأيت ثلاثة كلاب وفيلا ورديا |
Bu kan dolaşımı o bölgedeki deoksihemoglobin yoğunluğu değişmiş kanın artmasına neden oluyor. | TED | وهذا الدفق في المياه يقوم برفع نسبة ديوكسي هيموغلوبين الموجودة في الدم في تلك المنطقة |
Onlar kendi başlarına bir tarikat, başkalarının kanlarını sulandıran kan kardeşleri. | TED | إنهم ثقافة قائمة بذاتها، إخوة في الدم غارقين في دماء غيرهم من الناس. |
Bu yiyeceklerin yüksek glisemik indeksi vardır. Belli bir yiyeceğin kan şekerini yükseltme miktarı glisemik endekstir. | TED | هذه الأغذية تحتوي على إضافات غنية بالسكر بكمية مبالغة ترفع نسبة السكر في الدم |
Dişçi anestezisi kandaki hemoglobin ile etkileşip bu tür tepkiler verebilir. | Open Subtitles | المخدر الذي يستخدمه أطباء الأسنان قد يتفاعل مع الهيموجلوبين في الدم |
Kıyamet için o kadar sabırsızdın ki kandaki gümüşün kokusunu dahi almadın. | Open Subtitles | كنت متشوقة لإعادة انشاء لدرجة انك لم تشمِ رائحة الفضة في الدم |
Birşey yiyip kan şekerin yükseldiğinde, insülin kana salgılanır. | TED | عندما تأكل وترتفع نسبة السكر في الدم يتم إفراز الأنسولين في الدم |
Bazı durumlarda, virüsler fazla yayılır, kana veya hayati organlara yerleşir. | TED | في بعض الحالات، تنتشر الفيروسات الى ما هو أبعد من ذلك، إذ قد تنتشر في الدم وحتى الأعضاء الحيوية في الجسم. |
İlk başta beklediğimiz üzere, kanda yüksek miktarda kanser DNA'sı bulunuyordu. | TED | لذلك، كما هو متوقع، عند نقطة البدء يوجد مستويات عالية من الحمض النووي للسرطان في الدم |
kan akışı sadece kalp, akciğer ve beyin gibi kanda ve kaslarda korunan oksijene ihtiyaç duyan en gerekli organlara yönlendiriliyor. | TED | ويُعاد توجيه تدفق الدم نحو الأعضاء الأساسية فقط مثل القلب والرئتين والدماغ، والتي تعتمد على الأكسجين المحفوظ والمخزون في الدم والعضلات. |
Test sonuçlarına göre Kanında yüksek miktarda HGH var. Büyüme hormonu mu? | Open Subtitles | أثبتت نتائج الفحوصات أن لديكِ مستويات عالية من هرمون النمو في الدم |
Bunlar başkalarına karşı şiddet kullananlardır ve döktükleri kanın içinde sonsuza dek haşlanacaklardır. | Open Subtitles | للذين قاموا بإستخدام العنف ضد الآخرين يغلون إلى الأبد في الدم الذي أراقوه |
Madem her şey kanla ilgili, neden oradan başlamayalım ki? | Open Subtitles | إن مناط الأمر كله في الدم فلم لا نبدأ به؟ |